En güçlüsü... Bir haftadır kafamın içinde Skibbe'nin Kayserispor maçından sonra verdiği demeç dolaşıp duruyor. Alman hoca şöyle demişti: "Skordan değil ama oyundan memnunum!" İşte bu sorun... Hem de büyük sorun... Şöyle deseydi, problem değildi; "Skordan memnunum ama oyundan asla!.." Birinci sözü, Alman hocanın sorunu teşhis edemediğini gösteriyor. İkinciyi söyleseydi umutlanırdık, gidişattan mutlu değil müdahale edecek diye... Şu an iddia ediyorum, dört büyükler arasında kadrosu en güçlü takım Galatasaray. Hele forvet hattı zenginliği noktasında rakiplerine fark attığını söylemek abartı olmaz. Ama tüm bunlara karşın ceza sahasına en az giren, gol pozisyonunu en az üreten takım da Galatasaray. Bakmayın on kişi kalmış ve bitmiş gencecik Denizli takımına son on dakikada atılan gollerle gelen farka. Takım, organizasyon anlamında büyük bir kısırlık yaşıyor. Adnan Polat kapalı kapılar ardında pişmanlığını ne çok dile getiriyordur ama medya önüne çıkıp doğal olarak, biraz da agresif bir şekilde hocayı savunuyor. Ben çok uzun yıllardır ilk haftalarda bu kadar ağır eleştirilen bir hoca hatırlamıyorum. İlk Steaua Bükreş maçından beri eleştiri kervanının en önünde bulunduğum için zaman zaman "Acaba erken mi?" diye düşünüyorum.
Kuşkum kalmadı Hatta, "Acaba acımasız mı davranıyorum?" sorusu da aklıma geliyor. Oynattığı kötü futbola, düşük istatistikli hücum aksiyonlarına, kenardan müdahalelerdeki yetersizliklerine rağmen böyle düşündüğüm anlar oluyordu. Ancak Kayseri maçından sonra verdiği demeç artık tüm kuşkularımı kaldırdı. Skibbe'ye haksızlık etmiyorum... Mesela Baros'u sokarken Ümit Karan'ı çıkarmak yerine bir stoperden vazgeçebilseydi ve bunun üstüne yenilseydi cesaretini alkışlardım. O korkuyu tercih etti, korkakların her gün tekrar tekrar öldüğü gerçeğini bile bile... Skibbe aynı Skibbe... Asla Galatasaray'ın hocası değil...