Sezon öncesi Takımların sezon öncesi hazırlıklarını izlerken, bardağın dolu tarafına bakıyorum.. MTK maçındaki Fenerbahçe'nin geçen yıldan farklı bir koşu içinde olduğunu gördük. Pozisyon gel-gitlerindeki enerji, gelecek maçlarda daha bir dışa vuracak gibi. Fenerbahçe'nin orta alanı rakibe bırakmak alışkanlığı, bu sezon baskılı gösterilere dönüşebilir.
* Bulmacanın ilk anahtarı ön libero... Yaratıcı birr ön libero açığı mevcut. Her rakip MTK gibi olursa, Selçuk'la devam etmekte sakınca yok! Ama gelecek maçlarda, çelik gibi takımlarla boğuşmak var. Ve tehlikeli bir lig sonu finalini işaret eden, fikstür dezavantajı var. Kuşkuları onarmak için, hayati köprülere gerçek askerler gerekiyor. Ve de gençler gerekiyor. Fenerbahçe'de, alt yapıdan gelen gençleri, hazırlık maçlarında bizlere gösterebilecek bir teknik adamı, ne zaman göreceğiz acaba?
* Galatasaray'ın hazırlık maçlarındaki duruşunu, parçalı bulutlu görsek de. Bu takımın lig başlayınca başka bir havaya bürüneceğine hiç şüphem yok. Hiçbir takım, Galatasaray kadar gençlik denemesine girişmediyse... Hazırlık maçlarındaki kayıpları, kayıp saymanın alemi yok. Galatasaray'ın eksikleri de var elbet. Ama yakında önemli bir transfer gerçekleşecek. Kaynak yaratma uzmanları, bu sezon iyi çalışıyor!
* Beşiktaş'ta uçuş ortamı hazır. Onların da gençlik sandıkları hazine dolu. Adı üstünde hazırlık maçı ama iyi hazırlandıkları ortada. Ama Beşiktaş'ta iyi gidişi köstekleyen güçler, her zaman soru işaretini barındırır. Satacağı kombineleri bile şaşıran bir yönetimin, Beşiktaş'ın kara kutusu olması, ihtimal dahilinde.
* Trabzonspor, fındık kabuğundan gemi yapmayı bıraktı. Büyük denizlere açılmayı hedefleyen bir takım izlenimi veriyor. Kaybederken kendilerini kaybetmeyi alışkanlık haline getiren taraftar, harakiri yapmayı bırakırsa eğer, Trabzon'un yolu aydınlık. Ersun Yanal, Yattara'nın içinde gizlenen şımarıklığın önünü aldığı zaman, bu adama tanınan özgürlük, rakibi imha törenlerine dönüşebilir. Birkaç kez yanlış kilide yanlış anahtar sokan Ersun Yanal'ın, bu sezon çilingir olacağını düşünüyorum.
* Bakıyorum da, Avrupa kupalarındaki rakiplerimizi, maçları oynamadan sildik süpürdük. Bütün gazetelerde garantili tur geçme metodu... Nasıl ki bizim karşımıza, Barcelona ve Juventus gibi takımlar çıktığı zaman, onları eleme duygusunu yitirmiyorsak... Bugün "biçare takımlar" olarak lanse edilen rakiplerimiz için de, hiçbir tur ihtimalsiz değildir. Uçurumların üzeri renkli çiçeklerle örtülmüştür bazen. Unutmamak gerek.
* Geçen hafta içinde Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ilginç bir açıklaması vardı. "Spor yazarı olmak isterdim!" Bu meslek hâlâ cazibesini ve gururunu yitirmiyor ya... Helal olsun! Bu mesleğe "içeriden bakmayı" rica etmek de... Paşamıza borcumuz olsun!