Kim bu adam? Yaşlı bir sandal mıdır, ilk kez gezintiye çıkacağı yabancı sularda batmaya gelmiş? Rakibi elden ayaktan düşüren, orta alan tuzakçısı mı yoksa, yaşlı kurt dedikleri? Kimdir Aragones? Kulüp takımlarının kapısında, boşa dönen köhne bir anahtar mı? İspanya'ya tarihi bir başarı kazandıran futbol sihirbazı mı? Yaklaştıkça, sempatisi uzaklaşan, mazisi zanlı bir teknik adam mı? Yoksa, Fenerbahçe taraftarının da bayrak açtığı medyaya karşı militan bir gösteriye soyunacak olan 70 yaşındaki Spartaküs mü?
***
İspanya'yı 44 yıl sonra Avrupa Şampiyonu yapan bir teknik adamın, Fenerbahçe'nin başına musallat olduğunu düşünenler de çok... Fenerbahçe için seçilmiş adam olduğunu varsayanlar da...
***
Aragones'in karşısında, gelecek zamanın onları üzmesine izin vermeyecek bir taraftar topluluğu duruyor. O taraftar, Aragones'e, elinde tutacağı "4 heceli elmas"ın adını ezberletiyor şimdiden. "Fe-ner-bah-çe..." Fenerbahçe'nin düşlerinin, İspanya'dan büyük olduğunu da öğretiyor.... Başına buyruk, dik kafalı kimliğiyle bilinen Aragones'in, kendisini bekleyen gerçekleri anlaması adına, taraftarın tepkisi anlamlı. Suya taş attığınız zaman, su bulanır, bir süre sonra eski halini alır. Fenerbahçe taraftarının, bu yaşlı beyefendinin koluna girmesi için ilk şart, önce zarafet, sonra "mutlak başarı!" Aziz Yıldırım, bu adama güvenmişse, bizlerin de eleştirilerini haklı nedenlere dayandırmak gibi bir sorumluluğu olmalı. Bu topraklar üzerindeki Aragones'i izleyene kadar... Taraftarlar da lig başlayana kadar, içlerindeki kuşkuyu giderecek her sorunun cevabını Aragones'te bulursa... Bir daha sormazlar, "Kim bu adam?" diye...
***
Bakmayın, Fatih Terim'i şampiyonanın en başarılı teknik adamı seçenlere. Aragones, bu turnuvanın sevimsiz sihirbazıdır. Rakip defansın arkasına sızmanın en kolay yolunu üreten, futbol dedektifidir. Turnuvadaki seyir zevkinin baş aktörüdür. Hiçbir maçı tesadüfen kazanmamıştır. İspanya'nın bu şampiyonluğunda, gençlik yatırımının bedeli vardır. Eğer bizler, imparator, kral vesaire kahraman üretimini bırakıp, gençlere yatırım yapmayı ilke edinirsek, hem komplekslerimizden arınırız. Hem de haksızlık meydanlarında adam asılmasına izin vermeyiz.
***
Bu turnuvadan bizlere kalanlar ortada. En çok gol yiyen, en çok sarı kart gören ve oynamadan maç kazanan bir takım. Ama turnuvanın en şık golcüsü Semih'ti. Her yanı sakatlıktan delik deşik olsa da, yüreği paslanmaz çelik olan Servet, en fedakâr olanı. Yanlış yerde oynatılıp harcanmaya itiraz eden, kemikleşmiş mücadelenin neferi Hamit'e yürek ödülü verelim. Ayaklarıyla futbolun el yazısını yazan Arda'yı tırnak içine alalım. Diğerlerine de gönülden teşekkür edelim. Ve önümüze bakalım.
***
Bu yoksul memleket, millilere adam başı 900 milyar prim dağıtacakmış, yakışır. Eğer yetmezse, bu futbolculara "dokunulmazlık hakkı da verelim." Eğlenirken bile meseleyi gazeteci tepkisine dönüştürenlere, "İstedikleri gazeteciyi hapse attırma yetkisi de verelim!" Ama eğitim vermeyelim. Çünkü bu ülkede para etmeyen tek şey eğitim. O yüzden toplumu zenginleştirmeyi boş verin. "Bütün çekler hamiline!"