Heeeeeeeeyt! Gruptan çıkarken enerjisinin büyük bölümünün yanı sıra Servet ve Aurelio gibi en değerli oyuncularını da kaybeden Milli Takım, Hırvatistan karşısında 90 dakika boyunca kontrollü oynadı. Zaman zaman garip hatalar yapıp rakibe pozisyonlar vermiş olsak bile Hamit, Tuncay, Mehmet Topal üçlüsüyle ayakta kaldık. Sabri, Kazım ve Arda ilk bölümde bekleneni veremeyenlerdi. Uzatma dakikalarında sahadaki tüm futbolcuların ayaklarının titrediğini hissedebiliyorduk. Bir gol yeme korkusu, Hırvatların gol atma iştahını bıçak gibi kesiyordu. Garip, inanılmaz ama çok iyi oynarken bir kez daha gol yedik. Rüştü gereksiz yere terk edince kalesini, maça yakışmayan bir golle kahrolduk. Gitti maç... Yazık oldu... Durun... O da ne!.. Gooooooooolll, Allah bizi istiyor... Zeki Çol, Hasan Cemal ve etrafımızda kim varsa sarmaş dolaş olup çığlık atıyorduk. Avaz avaz bağırıp birbirimize sarılmaya başladık. Kendimizi kaybettik vesselam.. Sonra penaltılarda nefeslerimizi tuttuk...
Kupayı da istesem Penaltılar başladı... Modric topun başında. Zeki ve Deniz Gökçe'nin ellerini tutuyorum. Kaçırıyor... Bırakmak yok ellerimizi... Haydi Arda... Goooooooooool... Attılar... Semih çaktı!.. Rakitic topun başında. Hadi oğlum gönder şunu tribüne.. Dışarıdaaaaa... Haydi Hamit... Gooool... Şimdi... topun başında Petric, atsana şunu dışarı... Atmadı, gol mü, hayır! Kurtardı... Kurtardı... Yediği golle bizi kalpten götüren Rüştü şimdi de yarı finale götürüyor... Helal olsun çocuklar... Size canım desem, kupayı da istesem!..