Tarih yazdık Bu çocuklara ne oluyorsa devre arasında oluyor. İlk 45'te tanımakta zorlandığımız oyuncular ikinci yarıda birden bire şekil değiştirip futbol oynamaya başlıyorlar. Dün gece yine aynı filmi izledik. İlk yarıda iki pas üst üste yapamayan, orta saha ile forvet arasında derin boşluklar bırakan, rakip kaleye gitmekte zorlanan, ilk kornerini ancak 30. dakikada atan Milli Takım, ikinci yarıda Çek kalesini abluka altına aldı. İlk bölümde savunmada Rozehnal, hücumda Koller dağ gibi fizikleriyle bizim çocuklara ezici üstünlük sağladılar. Gol de boy farkıyla geldi zaten... İkinci yarıda da aynı oyuncular sahadaydı ama bu defa biz onlara nefes aldırmadık. Devre arasında boyları kısalmayacağına göre ilk 45'teki başarılarını bizim hatalarımıza bağlamak yerinde olur. Sabri oyuna girip, sistem 4-3-2-1 olunca sahanın patronu olduk. İşin garip tarafı iyi oynadığımız dakikalarda 2. golü yedik. Bu golde sakatlanan Güngör'ün yerine Aşık'ın girmesine izin vermeyen hakemin de payı vardı...
Uzatmalar bitmek bilmedi Mehmet Topal'ı çıkarıp oyunu riske eden Terim, Kazım'ın taşıyıcılığından ve fizik gücünden faydalanmak istedi. Tuncay'ı da ortaya çekip serbest oynattı. Arda, tıpkı İsviçre maçındaki gibi sol kanatı çökertmeye başlayınca her şeye rağmen umutlandık. Hele hele golden sonra heyecanımız daha da arttı. Moral bulduk, daha çok yüklenmeye başladık. Hak ettiğimiz golün gelmesi için dua ediyorduk. Bu satırı yazdığım anda da Allah'a şükürler olsun o özlenen, beklenen gol geldi- Arda'dan Nihat'ın golüyle yerimizden fırladık. Sonra üçüncüyü çaktık, rüya gibi... Çal artık şu son düdüğü Peter. Çal artık ya... O da ne... Volkan kırmızı kart gördü. Aman Allah'ım... Gel şimdi kalecisiz 4 dakika dayan. Ah Volkan ahhhhhhhh... Bitsin artık şu maç. Hadi Tuncay, tarih yazmak kolay değil. Hadi aslanım...Ve işte son düdük, şükürler olsun, çeyrek finaldeyiz.