Bu işi bırak Fatih Hoca Fatih Terim'in Portekiz'den korkacağını hiç tahmin etmiyordum. Sahaya futbol oynayacak değil oynatmayacak bir takım çıkardı 26 kişilik kadro yanlış, gönderilen 3 kişi yanlış, o 23'ten seçilen ilk 11 yanlış, taktik yanlış, takımı kenardan izlemesi yanlış Bu Fatih Terim felsefesinin, imajının iflasıdır. Rakibe göre seçim yapıyorsan bu işi bırak. Takıma güvenen birisi gelsin
Milli Takım, Portekiz karşısında varlık gösteremedi ve sahadan mağlup ayrıldı. Eleştiriler genelde Terim üzerinde yoğunlaştı. Katılıyor musunuz? Fatih Terim'in Portekiz'den korkacağını hiç tahmin etmiyordum. Fatih Terim, Portekiz'den korkmuş, dizleri titremiş.
3 gün evvel Finlandiya ile bir hazırlık maçı yaptı; bir takım, bir taktik denedi ve başarılı da oldu. O güne kadar bütün kötümser yorumlar, benim ki dahil, Finlandiya maçından itibaren düzeldi. Portekiz maçında sahaya ne o takım çıktı, ne o taktik çıktı. 'O zaman niye oynadın?' o maçı derler adama! Finlandiya maçındaki 4-3-3'ün anlamı neydi; sen 4-1-4-1 oynayacaksan! Mustafa Denizli'nin bir lafı vardır, ben sık sık söylerim: "Hoca takımı soyunma odasında tahtaya yazdığı zaman, futbolcu hocanın ne düşündüğünü hisseder." O takım, o tahtaya yazıldığı zaman ortada bir tek şey var: 'Ben Fatih Terim, Portekiz'in bizden çok üstün bir takım olduğunu kabul ediyorum, bu yüzden sahaya futbol oynayacak bir takım değil, Portekiz'e futbol oynatmayacak bir takım çıkarıyorum.'
AKLI HÂLÂ İTALYA'DA Bu Fatih Terim düşüncesinin, imajının, felsefesinin iflasıdır. Benim kafamdaki Fatih Terim bu değil. Fatih Terim, Türkiye'nin sayılı hocalarından biri. Kendini dünyaya kanıtlamış tek Türk hocasıdır. Bir adamı durup dururken Milan'ın başına getirmezler ama belli ki Terim'in aklı hâlâ Milan'da, hâlâ İtalya'da... Türkiye'deki işlere ciddi sarılmıyor. Galatasaray'daki başarısızlığının da Milli Takım'daki bu halinin de sebebi bu... 'Fatih Terim' demek 'Fatih Terim takımı" ve "Fatih Terim futbolu' demek. Var mı böyle bir şey? Ben şimdi sana soruyorum: Cumartesi günü maç oynadık, Çarşamba günü (yarın) bir maç daha oynayacağız. İsviçre maçına çıkacak 11'i ve futbolu söyleyebilir misin? Hadi sen buradasın, İsviçre'deki maçları izleyen gazetecilerden bir tanesi 'Türkiye şu 11'le çıkacak, şu futbolu oynayacak' diyebilir mi? Böyle bir Fatih Terim olur mu? Türkiye futbol oynuyorsa, Türkiye'nin futbolu bellidir. Gerekirse Portekiz futbolunu Türkiye'ye göre ayarlar. Türkiye her rakibe göre ayrı takım, ayrı düşüncede oynuyorsa demek ki Türkiye'de 'futbol' diye bir şey yok. 'Türkiye, antrenörlerin taktik çabalarıyla sonuç almaya çalışan bir zavallı takım!' Acaba bunu mu demek istiyor Fatih Terim? 'Ben böyle bir şeyler düşünerek Portekiz'i yendim' mi diyor. Kendini kanıtlamaya mı uğraşıyor dünyaya!.. Pek de ihtimal verilmeyen şartları zorlayıp 'Yapılmayanı yapıyorum' gibi bir havası, herkesi yanıltacak bir formül arayışı var sanki!.. Bu arayış içinde olabilir! 2006 yılında, 2008 elemeleri başladığı günden itibaren, kafandaki yepyeni futbola, yepyeni bir sistem geliştirebilirsin.
SİSTEMİNİ TERK ETTİ Galatasaray'a geldiğinde öyle yapmadı mı? Bütün Türkiye 3-5-2 oynarken, Galatasaray 3-5-2'nin en güzelini oynarken, birden bire Galatasaray'ı 4-4-2'ye çevirdi. O yüzden Galatasaray, Fenerbahçe'ye Ali Sami Yen'de 4-0 yenildi. Kıyametler koptu. O yüzden en ağır eleştirileri ben yaptım ona... Ama Fatih Terim inatla ve ısrarla kendi düşüncesini yerleştirdi, oyuncularını ona göre seçti, ona göre eğitti ve o futbolla Avrupa şampiyonu oldu. Burada öyle bir şey yok. 3 gün evvel, oynadığı oyun 4-3-3; sahaya çıkardığı futbol 4-1-4-1. İsviçre maçında ne oynayacak? 2-7-1, 4-5-1!.. Böyle bir şey olabilir mi? Avrupa Şampiyonası final maçları deneme tahtası olur mu? Oraya artık hazır gelirsin. Ben de adım gibi bilirim. Ha diyorsun ki 'Ben takım değilim, bütün rakiplerim benden iyi. Ben ona göre, rakibe göre 11 çıkarırım, rakibe göre taktik belirlerim!..' Ama o zaman da sen bu işi yapma Fatih hoca!.. Bırak. Takıma güvenen, inanan biri gelsin. Şimdi 1982 Dünya Kupası'nı hatırla. Muhteşem bir takımdı Fransa. Avrupa'nın Brezilyası gibi oynuyordu ve harika bir orta sahası vardı. Tigana, Giresse ve Genghini oynuyorlardı. Bütün oyunun güzelliğini bunlar yaratıyorlardı. Platini de sakat. Sonra Platini'nin iyileştiği haberi geldi. Yine Fransa muhteşem oynamış, basın toplantısında Hidalgo'ya sordular, ben de oradayım: "Hocam şimdi bir sorununuz var. Muhteşem bir dörtlünüz var. Bütün dünya medyası hayran ama Platini iyileşti." Hidalgo, "Elinde Platini gibi bir adam varsa onu koyarsın, etrafına da 10 kişi koyarsın; Fransa olur" diye karşılık verdi. Şimdi Terim'in elinde Arda gibi bir adam var ve onu anlaşılmaz bir sebeple yedekte tuttu. Bu sebeplerin içinde Milli Takım kamplarında yaptığı Fatih Terim taklitleri dahi olabilir; Fatih öyle, çünkü kafasını bir kere taktı mı takar!.. Bu Arda'yı 90 dakika, Portekiz gibi futbol oynayan bir takıma karşı kenarda tutuyorsun. Senin o futbola futbolla karşılık verebilmen için Arda ile başlaman gerekiyor. Ama Arda'yı hiç oynatmadığın zaman diyorsun ki 'Benim Portekiz ile baş edecek halim yok. Aczimi kabul ediyorum. Benim tek şansım Portekiz'in oyununu bozmak.' Boz o zaman!.. 16 tane şutu var, 3'ü direkten döndü, 2 tane golü var, 1 tane de hakemin çok ince süzdüğü ve iptal ettiği sayılmayan golü var. Perişan etmiş seni Portekiz!.. Ortaya koyduğu oynatmama taktiğin de iflas etmiş. Türkiye'yi oynamaktan vazgeçiriyorsun, 'Portekiz'i oynatmayacağım' diye Portekiz takır takır oynamış. Maç 5-0, 6-0 bitebilirdi. Türkiye tarihinin en büyük hezimetlerinden birine uğrayabilirdi.
