İki yıl yağmur... Sonrası güneşli... Nazım Durak'ın seçim günü yaptığı ve Selahattin Beyazıd ile Ali Tanrıyar'ı ölmeden mezara soktuğu konuşma, kafası karışık üyelere ve muhaliflere zihni berraklık getirdi, "En azından Adnan nerede olduğunu biliyor" hatırlatmasını yaptı. Polat için sonuç, tahmininden de iyiydi. Bin oyun altında kalma korkusu yaşayan Adnan Polat, 2 bin 148 gibi çok yüksek bir rakamla başkanlık yetkisini aldı. Şimdi Polat ve ekibinin kucağında, elden ele dolaştıktan sonra kendilerine teslim edilen bir bomba var. Borcun borçla kapatıldığı dönemlerin kötü mirası artık onların ellerinde. Bundan sonrası hiç kolay değil. Yeni hoca, yeni futbolcular, Riva, Florya, Futbol A.Ş. ile Sportif A.Ş.'nin birleştirilmesi, borç ödemeleri vs gibi çözüm bekleyen birçok sorun bekliyor. Peki Polat bu yükün altından kalkabilir mi? Kalkar çünkü Özhan Canaydın'a nasip olmayan, "Kendi yönetimini" kurma şansına sahip oldu. Özhan Canaydın'ın da katkılarıyla iyi de bir yönetim kurdu. Yiğit Şardan bir önceki seçimin başkan adaylarından biri. Işın Çelebi, artık kendisini tamamen Galatasaray'a verdi. Mümtaz Tahincioğlu, "2010'da başkan adayıyım" diyen bir isim. Kısacası Polat'ın şansı, Süleyman'ın Mührü kadar etkili olan Galatasaray genel kurulundan aldığı tam destek ve bir de oluşturduğu güçlü yönetimdir. Seçim vaadi olan "acı reçetede" doğru ilaçlar varsa iki yıl sonra Galatasaray'ı 'güzel günler bekliyor' demektir. Tabii teşhis ve tedavi doğru olursa... Son bir not da Özhan Canaydın'a. Galatasaray'dan, derin izler bırakarak çekildiniz. Türk futbolu sizi unutmayacak... Güle güle sayın başkan...