Duruş farkı Şu son olayda Galatasaray yönetimi neredeyse kendini haklı çıkaracak. Aslında kimin en söylediği önemli değil, önemli olan telefonda konuşulanlar. Bunları da öğrenmek zor değil. Çaykur Rizespor ve Fenerbahçe kulüpleri üstlerine düşen görevi yapmışlardır. Tunca Haznedaroğlu'nun telefondaki iddialarını ilk önce toplumla paylaşmışlar, sonra federasyona bildirmişler ve ihbarda bulunmuşlardır. Şimdi yapılacak tek iş var; o da bu ihbarı değerlendirmek. Gün belli, saat belli. Kim neler söylemiş kayıtlardan ortaya çıkar. Ondan sonra iddia sahibinin bütün bunları ispat etmesine bakar. "Ben böyle duymuştum da, falan da filan da, mıştı da muştu da...'' artık bunlar bitmeli. "Başarı için her yol mübahtır'' felsefesiyle yaşayanların "Çamur at, izi kalsın'' mantığı, tutundukları son dallardır. Bu dallar da kırılmalı, kim ne yapmak istiyorsa ortaya çıkmalı. Adnan Polat, "Bize de ne telefonlar geliyor'' diyor. Elbette geliyordur. Bana bile geliyor ki Sayın Polat'a nasıl gelmesin? Yalnız burada Adnan Polat'ın atladığı nokta şurası; sapla samanı ayıramamış. Kendileri telefon gelenler değil, telefon açanlar safındalar. Bu yüzden küçük de olsa bir hesap vermeleri gerekecek. İnönü'de yaşanan olaylar gündemi meşgul etmekte. Yıldırım Demirören kendisine küfredildiği için taraftarı yakalattırıyor. Ama o arkadaş, Demirören'e değil Melih Gökçek ile oğluna serzenişte bulunduğunu söylüyor ve affediliyor. Bir yerde rakip takıma küfredildiği için salonu terk eden başkan modeli, diğer tarafta sadece kendisine edilen küfüre tepki gösteren başka bir başkan modeli. İşte Fenerbahçe duruşuyla diğer duşurlar arasındaki fark da budur...