Paşa hazretleri Uruguaylı ünlü yazar Eduardo Galeano "yıldız" tanımını şöyle yapıyor: "Yıldız tanrıçası, adamın hor görünen ayaklarına birer öpücük, kollarının arasına bir top kondurur. Futbol yıldızı işte bu öpücükle doğar. Teneke bir kulübede, saman bir beşikte büyür..." Şöyle devam ediyor: "Yıldız; topu parlatır, onu konuşturur. Yıldız oynadığında, takım 12 kişi ile oynuyormuş gibi olur." Ricardinho'yu seyrederken aklıma hep Galeano'nun bu sözleri geliyor. Lütfen belleklerinizi biraz karıştırın. Türkiye'ye kaç "yıldız" futbolcu geldi? Yakın geçmişi ve şimdiki zamanı tarayınca "yıldız" sayısının 3'ü geçmediğini görürsünüz. Kim onlar? Hagi, Alex ve Ricardinho...
Hagi, doğru zamanda doğru yere gelerek yıldızını gecikmeli olarak parlattı ve bir G.Saray efsanesi oldu... Yıldızlar genelde koşmaz, topu koştururlar.. Hagi hem koşar, hem oynar, hem oynatırdı. G.Saray onunla 4'ü Türkiye'de, 2'si Avrupa'da 6 büyük kupaya imza attı. Alex'i düşünün... Sahada kendisine bir çember çiziyor ve onun dışına çıkmıyor. Takım koşarsa, koşmadığı fark edilmiyor. Takım durursa, o sahada bir "hiç" oluyor. Ricardinho sadece Beşiktaş'a değil, "yıldız fakiri" Türk futboluna "keyif" getirdi. Top, onun ayağına "gülücükler" dağıtarak geliyor ve geldiği anda parlıyor... Durarak değil, kendisine ve takımına yetecek kadar da koşarak oynuyor. Bir futbol tutkunu olarak Tigana'ya "sitem" etmemek elde değil. Doğru sistemi ve doğru adamları buluncaya kadar, mevsimler geçti. Ricardinho'nun ilk yarıda sadece 8 maçta ilk 11'de oynadığını hatırlatırım. Bugünkü Tigana, o günkü Tigana olsa... 'Rico Paşa'lı Beşiktaş, 8 puan öndeydi...