Fenerbahçe-Beşiktaş Beşiktaş ikinci yarının en umut veren takımıdır. F.Bahçe ise geniş kadrosu ve kaliteli oyuncularına rağmen alan daraltamadığı için hâlâ sıkıntılar yaşıyor
İkinci yarının en umut veren takımı kuşkusuz Beşiktaş. Tigana geldiğinden bu yana neredeyse rekor düzeyde puan kaybeden siyah beyazlı takımın, aradan bir yıl geçtikten sonra imrenilecek bir organizasyona kavuştuğunu söylemek yanlış olmaz. Beşiktaş'ı rakiplerinden ayıran en önemli özelliği, takım halinde aynı hatta oynamaları oldu. Herkesin ağzını sulandıran bu lezzetin anlayabileceğimizden dilden açıklaması şudur: Oyun alanını küçülttüler. 70 metreden 40 metreye kadar oyunu sıkıştırmayı başardılar. Alan daralınca topu hem kalelerinden uzak tutmaları, hem de kendi ayaklarında tutmaları kolaylaştı.
Böylece tempolu oynama şansını yakalayıp, en dirençli rakiplerini bile hataya zorlayacak ortamı oluşturdular.
Nokta transfer kalitelerini yükseltebilirler. Beşiktaş'ın bu düzeni oynamasının tek nedeni var. Kaleciyi bir kenara bırakırsak 10 kişi ile oynuyorlar. Yani, herkes topun arkasına geçiyor. Forvetleri bile... Şimdi Fenerbahçe'ye gelelim. Böylesine kadro genişliğine ve kalitesine rağmen, sahadaki sıkıntıların temel nedeni, oyun alanını küçültememeleri. Hâlâ 60-70 metrede oynuyorlar. Defansı öne çıkarsalar bile, her zaman iki kişi eksik (Son maçta Alex ve Kezman) olduklarından yeterli pres ve mücadele üretemiyorlar, hatalar peş peşe geliyor. Ricardinho ve Delgado'yu saydığımızda Beşiktaş'ın forvet ağırlıklı dört oyuncusu var. Bu risk anlamı taşısa da Tigana, bu iki yıldızını geri koşturup, beklerin önünde set oluşturmalarını sağladı. Bobo ve Nobre hatta Burak ise hep mücadelenin içindeler. En güçlü kadro (Fenerbahçe) ve en çağdaş takımın böylesine eşleşmesi aslında çok büyük bir tespit değil.
Hedef ve vizyon Önemli olan bunu yapmaya çalışmak. Fenerbahçe kadrosunu koşturmayı başarmak başka bir şey, koşan oyuncularla bu düzene dönmeye karar vermek başka... Alex fenomeni nedeniyle Fenerbahçe'yi kim çalıştırırsa, çalıştırsın bu ikilemi yaşayacaktır. Çünkü öncelikle kazanmak zorunda hisseden teknik direktörün, Bir pas atar, bir frikik atar veya bir atar, gol yapar" diyerek Alex'ten vazgeçmesi pek mümkün değil. Böyle bir kararı vermek sisteme inanmanız gerekir ya da sistemi bilmeniz. Radikal kararın alınması, Fenerbahçe'yi Avrupa'da da hedefe taşıyacak en önemli etken olacak. Türkiye başarılarına endekslenmiş vizyon ile bugünkü yapı öyle veya böyle hedefe yürür. Mağlup bile olmazlar. Böylece pek başarılı da görülüp, övgüleri alırlar. Ama hedef büyütmek vizyon gerektirir.