İmparator yuvaya
#tekçarefatihterim #fatihterimAllahkerim #fatihterimyuvaya..." Bu taglar, Galatasaraylı taraftarların sosyal medyada TT (trending topic/en çok bahsedilen) olmak için açtığı bazı taglardan sadece birkaç tanesi... Başlatılan bu kampanya, neredeyse tüm taraftar gruplarından destek görmekte...
Hiç şüphe yok ki, şu an için sarıkırmızılı kulübün en önemli gündemi, 'Tudor Galatasaray'da devam etmeli mi yoksa takımın başına acil olarak Fatih Terim mi geçmeli' konusudur.
Türk spor kamuoyuna gelince, o bu konuda tam anlamıyla ortadan ikiye ayrılmış durumda...
Tartışmayı Terimciler mi yoksa Tudorcular mı (yani yönetim tarafı mı) kazanacak, işi gücü bıraktık büyük bir merak ve heyecanla bekliyoruz.
14 haftadır oynanmakta olan Süper Lig'de uzun süre açık ara lider giden ve halen şampiyonluğun en büyük adaylarından birisi olan Galatasaray'ın hocası, oluşturulan güçlü kadroyu iyi yönetememekle eleştiriliyor.
Teknik direktör Tudor'un acemiliğinden, Galatasaray'ı taşıyacak kapasitede olmadığından dem vurulup, derhal değiştirilmesi gerektiği iddia ediliyor.
Yerine de hiçbir başka isim telaffuz edilmeden, sadece Fatih Terim'in gelmesi gerektiği bütün kalemşörlerce ağız birliği ile ifade ediliyor.
Yönetim düşünmüyor
Galatasaray'a 6 lig şampiyonluğu kazandırmış, UEFA Kupası'nı kaldırmış, Süper Kupa'nın gelmesine vesile olmuş bir isim kenarda dururken, Tudor'un tartışılması son derece normaldir. Terim kenarda dururken G.Saray'ı dünyanın en iyi hocası da çalıştırsa, iki maç berabere kaldığında lobi "Fatih Terim" çığlıkları atmaya başlayacaktır.
Kaldı ki Terim'in geçmişine baktığımızda, kazandırdıkları ile 'lobi'nin çığlıklarına gerek kalmadan akla gelen ilk isim olmasının normal olduğunu anlayabiliriz. Fatih Terim, Galatasaray tarihinin en başarılı hocasıdır; şu an için tecrübesini ve yeteneklerini kullanabilecek yeterliliktedir. Dolayısı ile G.Saray'ın her zaman en birinci teknik direktör adayı olacaktır.
Karizması öldürür!
Medyadaki kalemşörlerin aksine, belli ki Galatasaray yönetimi Fatih Terim'i takımın başına getirmeyi asla düşünmüyor.
Her türlü baskıya aslan(!) gibi direniyor ve direnmeye de devam edecek gibi görünüyor.
Çünkü Terim gelirse, ortada yönetim falan kalmayacak.
Terim karizması yaşarken, diğer her şey ölmeye mahkumdur. O zaman Galatasaray yönetimine acizane tavsiyemiz, Fatih Terim'e acil olarak bir iş bulmaları...
Türkiye'de Milli Takım kariyeri daha yeni sona eren Fatih Terim, bu ülkede Galatasaray'dan başka takıma gitmeyeceğine göre yurt dışından bir takıma gönderilip yönetici cenahında rahat bir nefes alınmalı… Galatasaray yönetiminin, bunu yapabilecek kapasite ve kabiliyette olduğu muhakkak…
Başkan olmalı
Halbu ki Fatih Terim deyince aklımıza, sadece saha kenarındaki o karizma gelmemeli...
Onu şeref tribününde devlet erkanıyla bir maç seyrederken neden hayal etmiyoruz?
Bu konuyu Fatih Terim lobisi dillendirip pekala da gündem oluşturabilir.
Fatih Terim'i, Galatasaray başkanlığına hazırlamak son derece yerindedir. Kariyeri de, yaşı da, tecrübesi de Galatasaray başkanlığı için yeterli...
Futbolcu ve teknik adam olarak Galatasaray'da başarıdan başarıya koşanTerim, aynı başarıları yönetici koltuğunda rahatlıkla gösterebilir.
Mektepli değil!
Bir dönem ciddi bir bocalama gösteren Bayern München'i, Franz Beckenbauer'in başkan olarak yeniden ayağa kaldırdığını hatırlayın.
Ondan sonra da yine dönemlerinin yıldız isimleri Uli Hoeness ve şimdi de Rummenigge takımı başarıdan başarıya koşturuyor.
Tabii, bu konuda Terim'in en büyük hadikapı mektepli olmaması...
Galatasaray'da mektepli olmayan bir ismin başkan olması imkansıza yakındır. Şayet o imkansız bir gün imkan bulursa Terim'in Galatasaray başkanlığının, bugün Tudor'un teknik direktör olarak yaşadıklarından çok daha dramatik olacağı da bir gerçek… Bütün bunlara rağmen bu fikir tartışmaya değer...
Bakarsınız hayata da geçer, neden olmasın.
Dememiz o ki; İmparator yuvaya dönsün ama teknik alana değil... Protokol tribününe transfer olmalı bu kez...
GÜCÜ, GÜCÜ YETENE
Spor; günümüzde devletlerin en büyük prestij kaynağı… Dünyanın en büyük sektörlerinden biri...
Yüz milyarlarca doların döndüğü bu sektörden, her devlet en büyük payı kapabilmenin telaşında...
Dünya şampiyonalarından, olimpiyatlardan veya diğer büyük organizasyonlardan elde edilen başarılar ülkelerin en büyük tanıtım etkinliği olarak yükselen bir değer...
Bu satırlarda sürekli alıntı yaptığımız gibi 'spor, asla sadece spor olmadığı' için, böylesine büyük rakamların döndüğü, dünyanın bir numaralı tanıtım ve reklam aracı olan bu sektörün üst yönetimi de asla tertemiz değil… Dünya sporunun köşe başlarını tutanlar, istediklerini yapabilmek için kılıf uydurmakta uzmanlaşmış kişiler...
Sporu yönetenler; Uluslararası Olimpiyat Komitesi başta olmak üzere uluslararası bütün federasyonlar, FIFA, UEFA gibi büyük spor kuruluşlarının tamamı, sahibinin sesidir.
Son örnek Rusya
Hakla, hukukla, adaletle asla işleri olmayan, güce tapan, çıkar esasına dayanan kurum ve kuruluşlardır.
Bunun için sürekli tekrar ediyoruz:
"Şayet uluslararası spor arenasında var olmak istiyorsak ne pahasına olursa olsun, bu kuruluşlarda ciddi olarak temsil edilmemiz gerekiyor.
Mümkün olduğunca fazla üye ile spor yönetiminde olmalıyız. Aksi takdirde sürekli haksızlıklara uğramamız kaçınılmaz…" İşte son örnek Rusya… Ülke olarak 2018 Kış Olimpiyatları'ndan men edildi.
Gerekçe sporcuların doping yapması...
Ama açıklamada deniyor ki;
Rusya'dan gelen sporcular bireysel olarak organizasyona katılabilir.
Onlara da "Rusya'dan katılacak olimpik sporcular" denecekmiş.
Yersen...
Batı ile Rusya arasındaki soğuk savaş, spor sahalarında da olanca hızıyla devam ederken sahibinin sesi de gerekeni yapıyor.
Adamına göre muamele
Söylediklerimizin daha net anlaşılabilmesi için Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin yapısına ve hangi ülkelerin üyelerinden oluşturulduğuna bakmanız yeterlidir.
"Doping maddelerini üreten laboratuvarların neredeyse tamamına yakını Amerika ve batı ülkelerindeyken, neden onların bir tane sporcusu dopingden yakalanmaz?" sorusunun cevabında gizli her şey...
Adamına göre, ülkesine göre muamele...
Gücü, gücü yetene...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.