Boş tribünlere acil çare bulun
Geçtiğimiz hafta Başakşehir-Osmanlıspor maçındaydık. Manzara şaşırtıcı değildi belki ama içler acısıydı. Stat, muhteşem bir maça ev sahipliği yapıyor olsa da… Top, hiç durmadan o kaleden bu kaleye adeta dans etse de… Her iki tarafın futbolcularında inanılmaz hırs ve azim olsa da… Fileler tam beş tane hepsi birbirinden güzel gol görse de… Göremediğimiz çok şey oldu bu maçta… Örneğin; Atılan goller sonrasında zafer şarkıları söylenmedi. Verilmeyen penaltılar, kesilen gollük ataklarda zaman zaman ortam gerildi, futbolcular birbirine girdi, hocalar ağız dalaşı yaptı ama hakem ıslıklanmadı. Golünü atan futbolcu sevincini tribünlerle paylaşmadı; pek tabii tribünler de onun sevincini… Evet!.. Bütün bunlar olamadı. Çünkü; tribünler sessiz, takımlar kimsesizdi. 20 bin kişilik Başakşehir Stadı'nda in-cin top oynamıyordu. Sahada futbolcular vardı var olmasına ama sadece ine cine top oynuyorlardı. Bir de, bir avuç insana yani bize… Bir futbol maçında var olan, olağan tüm güzellikleri fazla gören olmadı ne yazık ki… Dönüp bakarsak, televizyonların üç büyüklerin dışında kalan takımların sadece gollerini ekrana verdiklerini, onu da lütfen yayınladıkları gerçeğini görürüz zaten. Bugünlerde futbolumuzda yaşanan birçok olumsuzluğu; kulüplerin düştüğü borç batağını, fanatizmi, hakem hatalarını, Futbol Federasyonu'nun basiretsizliğini konuşuyoruz ya… Aslında, daha önce dillendirmemiz gereken "Tribünlerin sessizliği" olmalı… Hepimizin göz ardı ettiği asıl tehlike, seyircinin tribünleri terk etmesidir. Seyircisiyle, taraftarıyla güzel ve anlamlı olan bu "Güzel Oyun"a böylesine yalnız kalmak yakışmıyor. Televizyonlarımızın her akşam yayınladığı Avrupa kulüp maçlarını seyrederken tribünlere şöyle bir göz gezdirin, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Neyleyim köşkü!
Şu istatistiklere bir bakar mısınız? Akhisar Belediye Gençlik ve Spor 2 bin, Kasımpaşa bin 900, Gençlerbirliği 2 bin 700, Başakşehir 2 bin 900, Gaziantepspor 3 bin 500, Rizespor 3 bin 500, Sivasspor 3 bin 900, Kayserispor 3 bin 700, Osmanlıspor 4 bin 700 seyirciye oynarken, Spor Toto Süper Lig'in üst sıralarını işgal eden dört takımdan Konyaspor ve Beşiktaş 15'er bin seyirciye oynamış. 50 bin kişilik statları olan Galatasaray 20 bin ortalamayla oynarken, Fenerbahçe ise 31 bin rakamını yakalayabilmiş. Tuzu kuru üç büyükleri bir kenara bırakalım ve diğerlerine seslenelim. Ey Anadolu kulüplerinin yöneticileri!.. Boş tribünler sizlerin yüreğini hiç mi acıtmıyor, hiç mi sorumluluk hissetmiyorsunuz? 350 TL'den bilet satan Fenerbahçe'ye bakıp kompleks yapmanıza gerek yok. "Hafta sonu maçlarımıza eşiyle, çoluk çocuğuyla ailecek gelenler sadece 1 liradan seyredecek" vs. gibi bir kampanya düzenleyin. Tribünler dolsun, her yer cıvıl cıvıl olsun. Zira futbol böyle güzel... "Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı içinde salınan yar olmayınca…"diyen şaire atıf yapıp, "Neyleyim golü, neyleyim futbolu tribünde bağıran var olmayınca…" diyerek tercüme edelim derdimizi bir de..
Amedspor, bir Lazio mu yoksa Barcelona mı olacak?
11 Nisan 2013 günü UEFA Avrupa Ligi Kupası Lazio-Fenerbahçe maçı için Roma'da idik. Maç saatine yakın Roma Olimpiyat Stadı'na doğru giderken otelimizden bindiğimiz taksinin şoförü ile muhabbete başladık. Kendisinden maçın sonucu ile ilgili bir tahmin istediğimizde, elini havaya kaldırıp, kolunu ileri geri sallayarak "Dilerim beş atarsınız" dedi.
İlk bakışta fanatik bir Roma taraftarının tepkisine benzeyen bu hareketin, sadece bir sportif rekabet duygusu ile sınırlı olduğu zannedilebilir.
Ancak, işin aslı hiç de öyle değildir.
Şöyle ki; İtalya ya da Roma'da bir kişinin Lazio'dan nefret etmesi için herhangi bir takımın taraftarı olması gerekmez.
Bugünün İtalya'sında fanatik Lazio taraftarlarının dışında, hemen hemen bütün İtalyan vatandaşlarının bu takımdan nefret ettikleri saklı bir durum değildir.
İtalya'daki Lazio nefreti ise kulübün şifrelerinde gizlidir. Roma'nın etnik bir mahallesini temsil eden bu kulüp, tarihi boyunca her zaman faşizan yönetimlerin yanında olmuştur. Ünlü İtalyan diktatör Mussolini uzun yıllar kulübün hamiliğini üstlenmiştir.
Olumlu adımlar atmak ellerinde
Kulüp, bütün bu olanları kabullenmiş görünür.
Dolayısı ile Lazio, İtalya'da faşizmin sembolüdür.
Benzer şekilde, İspanya'nın etnik bölge temsilcisi de Barcelona kulübüdür. Ancak, Katalanlar bağlı oldukları devletle sürekli sorun yaşasalar da, Barcelona yöneticileri bir şekilde kulübü siyasetin dışında tutmayı başarmışlardır.
Bunun sonucu olarak, Barcelona bir Avrupa Kupası maçı oynarken bütün tribünler İspanyol bayrakları ile donanır ve dalgalanır.
Onların elde ettiği başarı sonrasında bütün İspanya ayağa kalkar. Dünyanın en ücra köşelerinde bile fan kulüpleri ve taraftarları vardır.
Şimdi… Geçtiğimiz hafta "Amedspor, Sivas Belediyespor ile yapacağı maç için gittiği Sivas'ta kalacak otel bulamadı" diye bir haber düştü futbol gündemine… Amedsporlu yöneticiler, yaptıkları açıklamalar ile futbolcuları ve tribünleri tahrik ediyor, seyircinin hassasiyetini rencide edecek her tutumu sergiliyorlar.
Onları, zafer işareti yapan futbolcusu, İstiklal Marşı'nı ıslıklayarak saygısızlık yapan taraftarı takip ediyor.
Görüntü o ki; Barcelona olma şansı elindeyken, hızla Türkiye'nin Lazio'su olma yolunda ilerlemekte Amedspor… Oysa, bütün ülkenin sempati duyabileceği, bölge barışına da katkı verebileceği adımlar atmak ellerinde… Elbette ki, sportif olarak alınacak daha çok yol var. Ancak sempati anlamında bu söylediklerimiz hemen gerçekleşebilir.
Yol yakınken, vakit varken Amedspor Türkiye'nin Lazio'su değil, Bercelona'sı olmak için çaba sarfetmeli…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.