Buz gibi ikram!
Günle gece birbirine çok yakın, soğuk mu soğuk.
Kafanı kaldır kuzey kutbundasın! Küçük bir şehir Tromsö. İstanbul'un bir mahallesi kadar.
Mini bir statları var, bütün mahalle maçta. Hepsi de şamatacı maşallah, maç boyu hay-huy yaptılar.
Pizzacıda çalışan genç adam yaklaşık 6 bin euro kazanıyor.
Memleketteki bütün lahmacuncular Tromsö yollarına düşmesin diye söylüyorum, pizzacı kardeşin aldığının yarısından fazlası ev kirasına gidiyormuş!
Bu kadar "tematik yazarlık" yeter, gelelim maça. Beşiktaş rahat ve kendinden emindi.
Bolca top çevirdiler. Dentinho'nun Quaresmavari pasıyla başlayan atak Almeida vuruşuyla gol olunca rahatlık arttı, biraz da battı!
Kibar Melo; Atiba!
Beşiktaş nasıl olsa kazandık havasına girdi Tromsö de kıpırdamaya başladı. Derken tartışmalı bir penaltı ve beşlik olacak maç oldu mu sana 1-1...
Sonra bir de Escude ikramı; 2-1. Şaka gibi!
Beşiktaş'ın "en ortası" sağlam.
Veli bildiğin motorize kuvvet, her yere yetişiyor. Atiba, Melo'nun daha estetik hali. "Kibar Melo" diyebiliriz. Kibar derken topa karşı bir kibarlığı var yoksa kora kor mücadelelerde yıkabilene aşk olsun.
Dentinho istikrarsız, Almeida gol dışında kayıp, Fernandes kah öyle, kah böyle.
Uzatmayalım, Beşiktaş turu alıp dönebilirdi. Sıkmadılar.
O nedenle rövanşta biraz sıkmak zorundalar. Yoksa Galatasaray gibi olurlar!
Bu maç özeli böyle bir de genel cümlelerim var: Veli-Atiba uyumu Beşiktaş'ın takım olmasını hızlandırıyor.
Bu iyi haberdi, kötüsü "arkada" bekliyor; göbekteki Escude tank gibi ağır, soldaki Ersan "yok" hükmünde.
Galatasaray derbisine kadar bu iki derde çare bulmak şart.
Birini söyleyeyim; Pedro Franco, diğerini Bilic bulsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.