Yetiş Torreira
Türk futbolu ve Galatasaray için hayati bir maç geride kaldı. Şampiyonlar Ligi'nde bir Türk takımı olması elbette çok önemli. Şampiyonluklar ve kupalarla dolu tarihinde en büyük gururu UEFA şampiyonluğu olan Avrupa Fatihi için devler arenasına girmek ve ilerlemek lig şampiyonluğundan da önemli. Torreira'nın yokluğu, transferlerin geç gelmesi nedeniyle Norveç deplasmanına çıkmak yeterince tedirgin ediciydi.
Keza ev sahibi takım maça iyi başlayıp temsilcimizi domine etti. Kornerden gol yiyerek erken dakikalarda geriye düşünce hepimiz çok endişelendik. Oliveira'nın baraja çarpıp ağlarla buluşan golü, Icardi'nin Yunus'un enfes pasını sanatçı dokunuşuyla süslemesiyle öne geçmeyi de başardık. İcardi için söyleyecek söz bulamıyorum. Başta Galatasaraylılar olmak üzere bazı Türk futbolseverler gibi bana da "dünyanın en iyi golcüsü" gibi geliyor çoğu zaman. Sarı kırmızılılar öne geçerken, üstün oynarken, skor 2-2'ye geldikten sonrada Muslera'nın kritik kurtarışları devredeydi.
Molde gibi bizden daha hazır ve "takım oyunu" olarak daha üstün bir rakip karşısında umutları rövanşa taşıyarak dakikaları yedik. Fakat rakibin artan baskısı, disiplinli oyunu ve kondisyonu sadece dün akşama dair değil İstanbul'daki maç için yeterince endişe vericiydi. En kritik eksiklerden biri olan "8 numara" transferi için daha erken gibi duruyor (maalesef). Neyse ki; Torreira var. Sarı kırmızıların dün geceki gibi bir orta sahayla değil Şampiyonlar Ligi, Konferans Ligi'nde bile başarılı olması hayal. Yunus Akgün için dün geceki performansından dolayı çok sevindim. Ona hep inandım ve azıcık böbürlenmeye hakkım olduğunu düşünüyorum. Gideceğinin konuşulduğu şu günlerde ben Galatasaray'da kalmasının onun için de Galatasaray için de daha hayırlı olacağı kanaatindeyim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.