Yine olmadı
Galatasaray kazanamıyordu ve mutlak kazanmak zorundaydı. Üç puandan çok daha önemliydi kazanmak. Boşluğu (ancak) kendisiyle doldurulabilen(!) Bafetimbi Gomis de sahadaydı. Kerem, Feghouli ve Babel'li on bir, önlerine Gomis'i almış "erken golle gelen rahat galibiyet" vaat ediyordu. Beklediğini alamayan tribün, "zor günde" desteğe gelmenin haddiyle, maç 0-0 iken tezahüratı kesip homurdanmaya başladı. Homurdanmalar da kısa sürede protestoya dönüştü. Aylardır Galatasaray'ın orta sahasındaki yetersizliği vurgulayıp duruyorum. HHH Herkesin gözü, şu ana dek sadece on dakika, "eh işte" seviyesinde oynayan Pulgar'ı aradıysa, "Taylan ve Berkan neden protesto edildi" diye merak edilmesin. Moral bozucu olan; Kerem, Feghouli, Babel, Gomis gibi ustalar bu denli istekliyken gol atamamaktı. Yine de özellikle ikinci yarıda, içinde eski güzel günlerden izler taşıyan, "rakibinden güçlü bir Galatasaray" gördüğümü itiraf etmeliyim. Derken, Karaman'ın Thiam hamlesi meyvesini verdi ve Cardoso'nun golü geldi. HHH Yolu Florya'dan geçenlerin bu sezonki geleneği bozulmadı; golün pasını veren, rakipteki eski Galatasaraylı Carole'dü. "Yönetim istifa" haykırışıyla biten maçta beraberliği getiren golün Gomis'in yedeği konumuna düşen Mohamed'den gelmesi hayli manidardı. Maçın adamı Kayserispor kalecisi Bilal'di. Hikmet Karaman'ı da, yorucu geçen kupa maçı sonrası puan çıkarttığı için tebrik etmek lazım. Galatasaray acilen toparlanmalı. Oyun biraz biraz iyiye gitse de takım kazanmayı unuttu ve işler çok kötüye gidiyor. Bu takıma özgüven aşılamak için Gomis' in yemek vermesinden daha fazlası şart.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.