Fenerbahçe sahada 13 kişiydi
Lige yenilgiyle başlayan Fenerbahçe üst üste 4. galibiyetini Elazığ karşısında 4 golle aldı. Sow maça damga vuran isimdi. Maça damga vuran Elazığspor'un hocası Sollied, Norveç Milli Takımı'nı falan da yönetmiş, önemli başarıları da var ama inanamadım. Fenerbahçe'nin stopere ihtiyacı yoktu. Çünkü Elazığ'ın iki santrforu Köksal ve Deniz dünyanın en güzel stoperleriydi. Elazığspor 9 kişi oynamadı, Fener 13 kişi oynadı ya! Aldıkları bütün topları ezen ve Fenerbahçelilere veren bu iki tane adamı, Sollied seyretti. 9 kişi oynasa 4-0 yenilmezdi Elazığ! Çünkü bunların armağan ettiği topları Fenerbahçe almak için çaba harcamak zorundaydı! 4-0 çok palavra bir tabela yani... Kimse tabelaya bakıp Fenerbahçe'ye 'uvvv' demesin. 4-0 kazandığı maçı da Fenerbahçe kaybedebilirdi. Elazığspor'un eğer doğru dürüst bir kenar yönetimi olsaydı ve Fenerbahçe'nin ilave o iki muhteşem stoperi yerine Sollied ikinci yarının başında başka adamlar alsaydı çok farklı bir maç seyredebilirdik. t Sow'un golleri için ne düşünüyorsunuz? Yanal'a bir cevap mıydı yoksa Yanal'ın disiplin kararlarını bir kabulleniş miydi? Fenerbahçe'nin birinci golünde kıyametler kopuyor. Korner atışında direğin dibinde duran adam direğe yapışık duruyor. Sanki top bir karış nesne değil de yarım tırnak büyüğünde bir hücre ki direğe yanaşmış iyice bu taraf açılsın! Yetmiyor! Sow'un kafa şutu gelirken bir de yan dönüyor! Dönmese cephesine çarpacak yan dönüp topun yolunu da açıyor. Buna rağmen kalçasını sıyırıyor top... 'Buyur' dedi resmen direğin dibinde duran Elazığ beki...
AYAĞINI KALDIRSA ÇARPACAK
İkinci gol; lütfen bakınız. Sow'u karşılamaya çıkan kaleci, Sow şutunu atınca ayağını kaldırıyor! Kalkan ayakla yerin arasından geçiyor top... Ayağını kaldırmasa o top ayağına çarpacak. İki gol de şutun önünde açılan bek ve kalecinin vücutları sayesinde giriyor içeri... Sow aynı pozisyondan iki şut attı, iki gol attı. Sow'un bulunduğu yerden Serdar Özkan'ın ki çok iyi topa vurur, beş pozisyonu var, birinde şutu denemedi! İşte Sow ile Serdar'ın farkı ve Sow'la başkasının farkı bu... Şut atacaksın arkadaş! Şut atmazsan gol olmaz. Ama auta gider ama kaleci kurtarır ama beke çarpar ama neticede şut atman lazım. Elazığspor'un kaleye attığı şut yok maç boyunca!.. Geri pas gibi üç tane dokunuşları dışında; şöyle bir Sow'un attığı şut gibi şut yok. O pozisyonda Serdar beş kere aptalca pas atmaya kalktı; iki Fenerbahçe stoperi Deniz ve Köksal'a... Bir kere de şut at, sen iyi şut atan adamsın! Bu nasıl bir teknik direktör ya!.. Hadi birinci devre böyle, ikinci yarı 'Şut atın' demez mi adam artık ya! Getirip, getirip Fenerbahçe'ye teslim ediyorlar, getirip, getirip Fenerbahçe'ye teslim ediyorlar!.
BEŞİKTAŞ HEDİYE ETTİ
Futbol açısından pek parlak bir derbi değildi. İlk 4 haftanın hayranlık uyandıran takımı Beşiktaş bu defa etkisizdi. Galatasaray kazandı ama onların da iyi olduğu söylenemez. Siz derbideki futbolu nasıl buldunuz?
-Galatasaray'ın iki golü de Beşiktaş'ın armağanı...
Birini Serdar Kurtuluş, öbürünü Veli Kavlak armağan etti. Galatasaray'ın kendi gol pozisyonu iki taneydi, Burak ikisini de kaçırdı.
Galatasaray iyi top oynamıyor zaten... Ligin başından beri iyi top oynamıyor. Beşiktaş karşısında da iyi top oynamadı. En bedava maçlarından birini kazandı. Galatasaray, Beşiktaş karşısındaki kısmeti olsaydı 6-1 kaybettiği Real Madrid maçını da kazanabilirdi.
Derbide kötü oynayan taraf, çok şaşırdım, çok hayret ettim, Beşiktaş'tı. O dört haftanın fırtına takımı gitmiş, bir üçüncü lig takımı gelmiş. Galatasaray'dan ödleri patlamış. 'Maç kafada oynanır, kafada kazanılır' diye söylüyorum ya Beşiktaş maçı kafada oynamış ve kaybetmiş.
Beşiktaş'ta muhteşem oynayan ve milli takıma seçilen genç ayaklar, 'Drogba, Sneijder, Melo' diyerek maça mağlup çıkmış. Ben bu kadar ezik, bu kadar yenik bir Beşiktaş görmedim.
Hiç hak etmedikleri bir anda bedava bir golle öne geçtikleri halde, Galatasaray'ı yenebilecekleri ümidini hiç taşımadıklarını her halleriyle gösterdiler.
'TOP ÇIKARAMAZ' DİYORDUK
Nerede o akla hayale gelmez pres yapan Beşiktaş! "Bu presi yaparsa Galatasaray top çıkartamaz" diyorduk, Galatasaray'ın en rahat top çıkardığı maç oldu. O maçı Galatasaray kazanmadı, Beşiktaş hediye etti. Hem kötü oynadı hem de Galatasaray'ın gol atamadığını görünce bir de gol
attırdı.
Bilic nasıldı? İlk dört haftada açıklamaları, tavırları, yaklaşımı ile taraflı tarafsız birçok kişinin övgüsünü kazandı. 2008'in ardından Terim'e bir kez daha rakip oldu ama yine kaybetti.
- Bilic takımına 'Siz büyük takımsınız' olgusunu kabul ettirememiş. Beşiktaş bu dört hafta oynadığı futbolu kendi de hazmedememiş. Kağıt üzerinde Galatasaray'ın sahaya çıkan 11'ine baktılar, 'Bunlar bizi duman eder' deyip oyuna garip bir savunma anlayışıyla başladılar. Attıkları gol dahil ilk 20 dakikada Beşiktaş futbol falan oynamadı. Yoktu neredeyse sahada... O kadar korkak, o kadar aciz Beşiktaş'tı.
Sinan Engin, "Yarışın kopmaması için Fırat Aydınus, Galatasaray bir el attı" dedi. Siz Aydınus'ın yönetimi için ne düşünüyorsunuz; bir el atma var mıydı?
- Ey Sinan Engin kardeşim... Sende izanın i'si varsa eğer, Galatasaray'ın yarıştan kopmamasını düşünen bir hakem; Galatasaray 2- 1 galipken Sabri'ye yapılan o hareketi es geçer miydi? O penaltıyı çalıp, Sabri'yi kaleciyle karşı karşıyayken yere indiren Motta'ya mı kırmızı kart çıkarırdı yoksa o penaltıyı ve kırmızı kartı görmezden gelip Melo'ya mı kırmızı kart gösterirdi? Komplo teorisinin de bir mantığı olmalı...
AĞZINA GELENİ SÖYLEDİ
-Daha maçın başında, 4. dakikada Drogba'ya on kusurlu hareketin üçü aynı anda yapıldı.
1- Ölçüsüz ve dengesiz girdi. 2- Dirseği ile omzuna bastı, yükseldi. 3- Kafası ile indirdiği topu eliyle düzeltti.
4. dakikada o penaltıyı vermedi.
Skor 2-1'ken Sabri'ye yapılan penaltıyı vermedi ve Motta'yı oyundan atmadı. Bu hakem Galatasaray'ın maçı kazanmasını sağladı! Yapmayın, gözünüzü seveyim!
Son günlerin moda lafı bu: Efendim yayıncı kuruluş, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın yarıştan kopmasını istemiyor. Birisi koptuğu zaman reklam gelirleri düşüyor, onun için bunları böyle himaye ediyorlar!
Şimdi tabii, Fırat Aydınus'un bu maça verilmesi yanlış... Fırat Aydınus, Beşiktaşlılığı ile ünlü bir hakem... Bu hakemde iki türlü etki yapar: 1- Beşiktaşlı olmak, Fenerbahçeli olmak, Galatasaraylı olmak, maçı başka türlü görmene sebep olur. Kasıtlı değil, öyle görürsün.
Amerikalıların, 'wishfull thinking' dedikleri... İyi görmek... 25 santim ofsaytı görmezsin mesela... Görüp de vermezsin değil...
Görmezsin... Ofsayt değil gibi gelir sana o...
Faul değil gibi gelir sana o...
Çok ince, yorum gerektiren anlarda beynin otomatik olarak tuttuğun takım lehine yorum yapar. Sen bunu bildiğin için, senin Beşiktaşlı olduğunu bütün dünyanın bildiğini bildiğin için ben öyle şeyler yapayım da bana 'tarafsız' desinler diye bu sefer Beşiktaş'ı yakan kararlar da vermeye başlarsın. Bilinçli olarak yaptığın Beşiktaş'ın aleyhinedir. Bilinçsiz yaptıkların Beşiktaş'ın lehinedir.
Yani en riskli şey, böyle bir derbiye taraf olduğu bilinen bir hakemin verilmesi...
Ayrıca bu hakem Gaziantep maçını berbat bir şekilde yönetti. Ligin en kötü hakemlik performansıydı.
Maçın sonunda Bülent Uygun'un Aydınus'a söylediklerinin ölçüsü yok. Disiplin kurulu Bülent Uygun'a 3 maç ceza verdi ve Tahkim Kurulu derbiden 3 gün evvel bu cezayı kaldırdı. 'Bülent Uygun'un, Fırat Aydınus için söyledikleri doğrudur. Bu adam bir takımı yakabilecek, beceriksiz, kötü bir hakemdir.
Bülent Uygun haklıdır' dedi. Uygun'un cezasını indirmedi, tamamen kaldırdı.
Yıldırım Demirören, Beşiktaşlı Federasyon Başkanı... Zekeriya Alp, Beşiktaşlı Merkez Hakem Kurulu Başkanı... Bu iki Beşiktaşlı, Beşiktaş-
Galatasaray maçına, 76 bin Beşiktaşlının önünde oynanacak bir maça Beşiktaşlı Fırat Aydınus'u tayin ediyorlar, bu hakem haftanın en kötü hakemi, 3 gün önce de Tahkim Kurulu damgalamış. 'Bu hakem kötüdür' diye... Böyle bir şey olabilir mi? İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da böyle bir şey olabileceğini düşünebiliyor musun?
Fırat Aydınus'u da aç aslanların önüne attılar!
MAÇI SEYRETMiYOR
İki takımın da beyni niteliğindeki Fernandes ve Sneijder sahanın en kötülerindendi.
Ben Fernandes'in bu kadar kötü oynadığını görmedim. Benim Fernandes'i öteden beri gözüm tutmuyordu. Ama bu sene 4 maçta olağanüstü iyi oynayınca "Vay be... Fernandes kendine geldi herhalde" dedim. Yoo... Galatasaray maçında sahada yoktu. Sneijder zaten yoktu ama Fatih Terim de yoktu. Maçı seyretmediği açık... Kiminle isterse tekrar maçı seyredelim. 'Engin'i çıkarması doğruydu' diyen tabelacı arkadaşlarımla da seyredelim. İlk yarının en iyisiydi Engin... 'Geçen sene Emre Çolak'tı, bu sezon da Engin mi!' derken Engin'de ısrar etmekte haklıymış. Hele bu 6+0 kuralı gereği Türk oyuncuyu kazanması lazım. Engin'i kazanmak istemekte haklıymış. Engin, Beşiktaş karşısında Galatasaray'ın en iyisiydi. İkinci yarıda Bruma ısınmaya çıktığında, 'Kim çıkar?' diye konuşuluyordu; "Engin'i çıkarır" dedim. Biliyorum Fatih Terim'i... Sneijder, Galatasaray'ı alenen 10 kişi oynatıyor. Hiçbir işe yaradığı yok. Ben olsam Drogba'yı da oynatmam. O da Galatasaray'ı bir kişi eksik oynatıyor. Ama Drogba'nın bir mantığı var. Pozisyonlarda Burak ile Drogba'nın farkını gördünüz. Böyle bir maçta girilecek pozisyonlar çok önemli olduğu için... Orada son vuruşu bilerek yapan adama ihtiyaç var. Burak, Drogba gibi vuracak olsa zaten Drogba'ya ihtiyaç yok. Ama işte vuramıyor.
İKİ KİŞİYİ OYALIYOR
Drogba ayrıca rakibi psikolojik olarak eziyor. Beşiktaşlı oyuncuların halini gördünüz. Rakibin stoperleri 'yanından ayrılmayacağız' diye hücuma katılamıyor. İki kişiyi oyalıyor. Drogba'nın oynamasının futbolun dışında bir mantığı var. Ama Sneijder'in oynaması için hiçbir sebep yok. Engin'i çıkardı, Sneijder'le devam etti. O maçın 45. dakikasının sonunda Engin'i kenara alan Fatih Terim'in maçı seyrettiğini bana kimse anlatmasın. Öteki taraftan orada üç tane adam var: Taffarel, Ümit Davala, Hasan Şaş... 'Yahu hoca ne yapıyorsun? Bu adam takımın en iyisi!" demez mi insan! Orada kukla gibi oturmuş üç tane antrenör ve maçı seyretmeyen bir teknik direktör! Bu maçı Beşiktaş, Galatasaray'a hediye etti.
Röportaj: Bülent CAN
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.