Son dönemde kötü sonuçlara imza atan Galatasaray geriye düştüğü karşılaşmada Beşiktaş'ı mağlup ederek moral buldu. Ama uzatma dakikalarında çıkan olaylar maça damgasını vurdu. Sondan başlayalım. İki dakika kala taraftarların sahaya girmesiyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
-
KİMSE ADINI ANMIYOR
Böyle iki olay daha Türkiye'ye herhangi bir uluslararası organizasyonun verilmesinin yolunu ebediyen kapatır. Bu olayların gelecekte tekrarının önlenmesi için teşhisin çok doğru konması lazım. Beşiktaş'a verilecek cezalar bu işi çözmez. Pazar akşamı televizyonları şöyle bir seyrettim, pazartesi günü gazetelere baktım; maçın bitmesine iki dakika kala çıkan olayların özelindeki suçluyu anan yok. Olayların özeldeki sorumlusu Muslera!.. Bütün olayları başlatan adam o... Onun ötesindekiler, Melo dahil kurban... Maçın bitmesine iki dakika kala 18'in içine gelen bir ortayı Muslera, rakibinin yaptığı şarja rağmen rahat aldı. Görüntüleri yeniden izleyin. İleriye de baktı, degaj yapacaktı, sonra birden tipik Muslera'lığı aklına geldi! Bu kayıtlarında var; kaç defa söyledim. Muslera kendisini Çatladıkapı kalecisi zannediyor. Galatasaray gibi büyük bir takımın kalecisini olduğunu farkında değil... Galatasaray 5. dakikada 1-0 öne geçtiği andan itibaren Muslera oyundan vakit çalmaya uğraşıyor. Seyir zevkini öldürüyor, hatta Galatasaray seyircisini bile çıldırtıyor. Galatasaray seyircisi, 5. dakikada takım 1-0 galip, böyle bitsin' diyen bir seyirci değil! Çatladıkapı seyircisi değil, Galatasaray seyircisi o... Muslera hangi küçük takımlardan gelmişse 'aman' deyip topu oyuna sokmuyor. Gördüğü sarı kartın haddi hesabı yok. Bu ufak adam, böyle baktı. Sonra birden bire aklına geldi, suratını ekşitti, sert bir darbe almış havasına girdi, neredeyse ölmek üzereymiş gibi bir tavır takınıp topu son bir gayretle taca attı. Kendini de yere bıraktı!.. Cin ya!.. Beşiktaşlılar da kibarlık yapacak ve topu yeniden Galatasaraylılara atacak. Maçın bitmesine zaten saniyeler var. 'Beşiktaşlılar da kibarlık yapacak ve o kibarlık da en az 30 saniye daha kazandıracak.' Bu hesabı yapıyor! Beşiktaşlı oyuncular da Muslera'nın çirkin niyetini bildiği için çirkinliğe, kibarlık, jest, sportmenlik olmaz, gayet doğru olarak, benim de alkışladığım bir kararla topu oyuna soktu. Tacı attı ve oynamaya başladı. Fakat Galatasaray'ın bir canlı bombası var! Öteden beri... Etrafında ne olup bittiğinden pek haberdar olmayan!.. Deli danalar gibi her tarafa saldıran!.. Şimdi Melo... Muslera sakatlandı, topu taca attı ya... Sportmenlik yaparak da Beşiktaş'ın topu Galatasaray'a vermesi lazım ya da taçtan auta atması lazım. Topun Galatasaray'da kalması lazım. Bir baktı ki böyle olmamış, Beşiktaşlılar oyun kuruyorlar ve Galatasaray kalesine hücum ediyorlar, çıldırdı, kim varsa bakmadan ayağında top olan adama saldırdı. Kırmızı kart doğru... Ama Melo ilk defa kendi açısından haklı... Tıpkı Beşiktaş'ın da kendi açısından oyunu kurmaya hakkı olduğu gibi... Ama bunlar yok, kahrolsun Melo, kahrolsun Beşiktaş seyircisi!.. Hayır! Olayları başlatan kişi Muslera'dır. O degajı yapsaydı bunların hiçbiri olmazdı. Maç da biterdi.
GÖZÜNÜN İÇİNE BAKAR
ARABALAR ATEŞE VERİLDİ
POLiS GöRDüNüZ Mü! SOPA İLE KAVGA ETTİLER, TRİBÜNDEN BİR KİŞİ ALINDI MI?
İNSAN BİRAZ UTANIR
Neden? Çünkü İngiliz biliyor başına ne geleceğini, affedilmeyeceğini biliyor, kaçamayacağını da biliyor. Parmağını oynattığı anda yakalanacağını biliyor. Sahaya böyle birisi bir şey attığı zaman, üç dakika sonra da polisin onu aldığını televizyonda görüyorsun. Bu maçta Beşiktaşlı gruplar birbirlerine girdiler, televizyonda seyrettik. Sopalarla birbirlerine saldırdılar. Polis gördünüz mü? Polis tribünden birilerini aldı mı? Suçlu sahaya inenler; yok ya! Girene ceza vermezsin, kameraların tespit ettiği adamları yakalamazsın... Tekrar tekrar söylüyorum; İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü var. Bana desinler ki 'Volkan'ın öldürmek üzere kafasının yanından geçen şişeyi atanı bilmiyoruz, elimizde görüntü yok' desinler bir bakalım. Bütün Türkiye biliyor. Böyle olduğu zaman olayların önüne geçemezsin. Bugün sevgili Rıdvan (Dilmen) kardeşim diyor ki "Aman iyi ki Galatasaraylılar yoktu." İnsan bu lafı söylemeye utanır. Eğer kafan böyleyse bütün maçlar seyircisiz oynansın. Çünkü Galatasaraylılar yokken bu olaylar oluyor. Demek ki biz maç seyretmeyi bilmiyoruz, seyircisiz oynansın bütün maçlar! Ne farkı var bu mantığın! Medyam da bu!.. Kulüplerin bu, yöneticilerin bu, medyan bu; ondan sonra 'Kahrolsun Beşiktaş! Beşiktaş'a ne ceza verilecek?' Yok ya!..
İSTANBUL'DA VALi VE EMNiYET MÜDÜRÜ YOK
Son iki dakikaya girilirken olayların patlak vermesiyle ilgili birçok senaryo mevcut... Çarşı, 1453 Grubu suçlanıyor. Sonradan 5 bin kişinin stada girdiği, kapı kilitlerinin kırıldığı, organize bir olay olduğu yönünde iddialar var. Siz bir organizasyon havası alıyor musunuz?
Kapılar kırıldı mı ve açıldı mı belli değil. 'Dışarıdan biletsiz insanların girdiği' iddiası şiddetle yaygın... Ben 1957'de gazeteciliğe başladığımda adetti; tribünler dolmadığı için maçın bitimine 10 dakika kala kapılar açılırdı. 'Beleşçiler' dediğimiz o tayfa içeri dolar ve bunların içinde her türlü kişi olduğu için çoğu maçta da olay çıkardı. Yine böyle bir 5-6 bin kişilik beleşçi yani kontrol dışı kişiler stada girmiş olabilir. Biletle maça giren birisi olarak ceza almaktan korkabilirsin ama hayatında maça gitmeyen, 'beleş buldun' diye içeri dalan birisi sana ceza verse ne olacak? Bu seyirci çok tehlikeli... Bunun araştırılması lazım. Kapılar açıldı mı, kırıldı mı; araştırılması lazım. İkisi birbirinden ayrı... Kapıları Beşiktaş Kulübü açıyorsa asıl oradan ceza almalı Beşiktaş. Kapılar kırılabiliyorsa bu nasıl güvenlik? İstanbul Emniyeti'ne hesap sormak lazım. Olimpiyata talip bir ülkenin Olimpiyat Stadı'nın kapıları kırılıyorsa güvenlik nerede? O zaman hangi yüzle biz olimpiyata ve Avrupa kupası finaline talip oluyoruz! Bir kapıyı korumaktan acizsek ya da o kapı bu kadar kolay kırılabiliyorsa bunların her biri çok önemli ve geçiştirilmemesi gereken konular. Beşiktaş'ın içinde Çarşı'ya karşı bir grubun olduğu belli ki o tribün kavgaları çıktı. Resmen ellerinde kocaman kocaman sopalarla ki o sopalar nasıl girdi stadyuma bu da bir güvenlik sorunu, saldırdılar ve hiçbir muamele yapılmadı. Günümüzün modası tabii... Her şeyin altında bir şey arayabiliriz. Ben de sizi karşımda bir terör ekibi olarak görüyorum! Fotomaç ve sabah.com.tr ekibi olarak aranızda anlaştınız, geldiniz burada beni sıkıştırıyorsunuz Aradığın zaman, komplo teorisi kurduğun zaman bunun sonu yok. Siz bana herhangi bir olayı getirin, ben size beş dakika sonra istediğiniz komplo teorisini söylerim.
HANGİ SORUNLA İLGİLENDİ?
Bu olayla birlikte özel güvenlik de sorgulanıyor. Polis yeniden fiilen statlardaki yerini almalı mı?
Özel güvenlikçilerin çok da profesyonel olmadıkları yönünde haberler var.
Bir de kulübün emrinde... Yani özel güvenlik, kulübün emrinde ve biliyor ki o özel güvenlik, kendisine ceza devletten değil, gelirse kulüpten gelir. O zaman kulübün taraftarını, seyircisini kayırmak zorunda...
Bu kadar basit...
İstanbul'da spordan sorumlu bir İl Güvenlik Kurulu var. Bu kurulun başkanı kim; Vali...
Bu şu demektir: Bütün bu olayların sorumlusu İstanbul Valisi'dir. Hiç başka yolu yok.
Sayın Vali kendi kararıyla Galatasaray seyircisinin o maça girmesini yasaklıyorsa, '76 bin kişiyi durdurmak için Beşiktaş Kulübü'nün oradan, buradan, kahveden derlediği, üzerinde turuncu gömlek giydirdiği insanlar güvenlik için yetmez' deyip duruma el koymalıydı.
Türk insanının sağlığı var, İstanbul insanın sağlığı var. O Vali'ye güvenerek çocuğunu o maça göndermiş anneler, babalar var. Ama kimse kızmasın; İstanbul'da Vali ve Emniyet Müdürü yok.
Hangi İstanbul sorunu ile bugüne kadar ilgilendiler ki? Hangi sorunu çözmeye uğraştılar ki? 'İstanbul sahipsiz, İstanbul sahipsiz, İstanbul sahipsiz' demekten bir hâl oldum!..
Röportaj: Bülent CAN