Yıllanmış kahır!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 23 Aralık 2024, 20:19:38, Güncelleme: 24 Aralık 2024, 06:50:23
Kendinle inatlaştığın zaman tersine işler hayat. Ligin ilk yarısı neredeyse biterken Fenerbahçe hala sistemsizliğin takımı. Etiketli Mourinho oyunu okuma konusunda "pratik" yapmaya devam ediyor. Mazeret bankası mudilerine yıl sonunda yine ıslak cümleler dağıtırken, aslında Eyüpspor 2 puan kaybetti, Fenerbahçe 1 puan kazandı. Çünkü Fenerbahçe adına sahada ne rakibi şaşırtacak taktik manevra ne organik tasarım ne kişisel yaratıcılık mevcut değildi. Bu durumda bahanelerin arkasına saklanmak yerine öne çıkıp suçu üstlenmek daha anlamlı olurdu. Sezon başından beri ayağa kalkmayanların da çoktan rafa kaldırılması gerekirdi.
O yüzden her kayıpta rakibin oyundan çaldığı dakikaları hesaplayanlar, Fenerbahçe taraftarının çalınan yıllarını hesaplasa daha makbule geçer. Hakemler çalınan zamanı iade ediyor da taraftardan çalınan yılların iadesini kim üstlenecek? Futbolcular lige verilen arada 15 günlük tatile çıkarken Fenerbahçe taraftarında "yıllanmış kahır" tatil yapmıyor! Onlardan başka çile çeken yok, o yüzden en yaşlı çocuklar Fenerbahçe'de.
Arda Turan, Eyüpspor'da harika teknik adamlığın sinyallerini veriyor. Elindeki "gözden çıkarılmış" adamlarla oynattığı futbol hem lige renk katıyor hem teknik adamlığa anlam katıyor. Kendisine kırmızı kart gösteren hakemin o kartı maçtan sonra aynaya bakıp kendine çıkarması gerekiyordu!
Futbol formasının hakkını verenlere ödülünü de veriyor. Kayseri'de ilk yarıda beklenen takım görünmese de Galatasaray'da saha içindeki yardımlaşmayı ve arkadaşlığı gördüğünüz zaman takımdaki sihri sorgulamaya gerek kalmıyor. Kayseri'de özellikle ikinci yarıda bütünlük duygusu hiç aksamadı, kazanma duygusu hiç eksilmedi. Gollerdeki yaratıcılık ve vuruş ustalığı sihrin yansımasıydı, neden lider olduklarının da belgesi.
Osimhen'in standardını yakaladığı zaman rakipler için nasıl felaket olduğunu, Yunus Akgün'ün "iyi ki Kerem Aktürkoğlu gitmiş" gerçeğinin piyangosu olarak durduğunu, Barış Alper Yılmaz'ın Kayseri'de kendini bulduğunu söylemek yetmez. Kayseri'de azalanların yerine çoğalanların aradaki farkı kapatma çabasıyla maçın 5 gollü galibiyetle taçlandırılması sebepsiz değilse, 16 maçlık serüvende Galatasaraylı futbolcular iftihara geçtiyse, rakiplerinin intiharı seçmesinin bile bir anlamı yok.
Alanyaspor maçındaki Beşiktaş'ı izlerken "bir takım nasıl bu hale getirilir konulu bir sempozyum düzenlenmeli" dedim. Önce futbolculara baktım, Salih Uçan'dan hala ne bekleniyor? Semih Kılıçsoy ne çabuk yaşlandı da "ihtiyar rollere" soyundu? 37 yaşındaki Atiba'nın enerji santrali olduğu son zamanları getirdim gözümün önüne. Beşiktaş'tan aldıklarıyla Beşiktaş'ın Atiba'ya verdikleri arasında paradan daha değerli bir alışveriş vardı; sevda. O sevdanın ve davanın yerinde şimdi yeller esiyor. Diğer mesele Beşiktaş'ın içini boşaltanlar. Göğse saplanan sancılar için açık adres ve sanıklar belli. Bizim tanıdığımız Kartal geleceğini çalanların peşini bırakmaz. Çünkü haksızlığa pençe atmayan bir Kartal'ın ya pençelerinde sorun vardır ya gözlerinde! Not: Görevini suistimal eden adamların sessiz sedasız toz olması insanın kanına dokunuyor.
Hep hakemleri konuşurken biraz da futbolculara bakalım. Hakemlerin üzerinde felaket bir baskı var, hakemlerin kimlik sorunu var, birçoğunda cesaret de yok adalet de. Peki futbolcularda ne var? Onlarda da zarafet yok, rakibe saygı yok. Sahte faule on takla atanlara, rakiplerinin bileğine basıp sırıtanlara laf yok, hatta alkış var! Çünkü taraftara oynamanın getirisi büyük. Ne acıdır ki futbolun en çok onlara ihtiyacı var. Sportmenliği koluna takmanın da rakiplerine insanca bakmanın da modası geçti. Çünkü insanlara tepeden bakanların aklını alan "ayak takımıdır!"