Yol arkadaşı!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 14 Ekim 2024, 20:21:26, Güncelleme: 15 Ekim 2024, 06:50:12
Lige verilen aralarda ortalığın sakin geçmesiyle, kötülüğe programlanmış adamların tetikte beklemesi arasındaki manzaraya iyi bakın! İşlenmedik suç bırakmayanlar, meydanı boş bırakmıyor. Hayat matematiktir de insanlık hesabı para hesabının yanında vasıfsız elemandır. O yüzden çirkinliklere paha biçilemeyen düzende "malı götürene" matematik uzmanı denir! Oysa parayı düdükleyenlerle parayı verenlere düdük üfleyenler arasındaki sayısal bağlantılar ne matematik kurallarına uyar ne insanlık kurallarına. Bu ülkede etiketi ve parası olan her zaman güçlüdür. İnsanlığın gözünden düşenleri parlatan sistemde silah, kara para ve bahis çeteleri de muhteşem üçlüdür! H H H
Onurlu insanlar geçinmek için yeri gelir kolundaki saati satar da gözleri paradan başka bir şey görmeyenler en yakınındaki insanları bile satar. "Yere batsın" deriz, "bu dünyanın apoleti de parası da." Bu topraklarda para musluklarıyla yılan ıslıkları kardeştir ya, biliriz ki ahlaksızlığın yazısı da birdir turası da. O yüzden dürüst insanların zorbalığa ve kötülüğe karşı kazanacağı bir zafer kalmamıştır. Asalete, adalete ve sportmenliğe erişim de "engellenmiştir!" Oysa uçak çoktan düştü "kara kutuların" içini de biliyoruz dışını da. İnsanların yasalar önünde eşit olmadığı bir ülkede hukukun yazını da biliyoruz kışını da.
Aşkı, adaleti ve asaleti örneklemek istediğimiz zaman maziye koşarız. Çünkü şimdiki zaman insanlık patentine sahip değil. Sosyal medya cahillerin "mandırası" oldu. Yollar da kesildi, güzelim Türkçemizin dili de. Siyah-beyaz güzelliklerde keşke maziye kesilseydi biletler. Hulusi Kentmen'in Yeşilçam filmlerindeki "dürüst hakim" duruşuna! Kuruşu kuruşuna hesap verilen haysiyetli yıllara. O zamanki insanların elde avuçta olmasa da kapıya geleni boş çevirmeyecek kadar gönülleri boldu. O yüzden sadece eski sevdalara değil, yok edilen zarafete ve asaletedir özlemimiz; "Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu."
80'li yıllarda Fenerbahçe'nin ve milli takımın kalecisi olan Yaşar Duran'la birkaç gün önce telefonla sohbetim oldu. 40 yıl önce Çeşme Altınyunus'ta Arif Kocabıyık'la birlikte fotoğraflarını çekmiştim. Magazin tarafımı hatırlamadı ama spor yazılarımı yıllardır okuyormuş ve arama ihtiyacı hissetmiş. Gurur duydum.
Şimdiki nesil bilmez ama Yaşar Duran kalede kocaman yer kaplardı. Heybetli ama bir o kadar da yürekli adam duruşu vardı. Bir kalecinin takımını kurtardığı maçlar unutulur sadece yediği goller hatırlanır. Gol yemeyen kaleci var mı? Yaşar Duran elbette hatalı goller de yedi ama penaltılardan en çok gol atan, nice şampiyonluklar kazanan ve kupalar kaldıran bir adama fazlasıyla haksızlık yapıldı. Onlar geçmişte kaleciydi, futbolcuydu ama şimdi de "hayalet değil!" Bu insanların emeklerini yok sayıp 8 gollü İngiltere maçını "kartvizit" yapmak bir kaleciye yapılan en büyük saygısızlıktır. O 8 golün sorumlusu bütün takımdı ama futbolda sadece kaleciler hedef tahtasıdır. O yüzden Yaşar Duran'a itibarını iade etmek, bilgisinden ve tecrübesinden yararlanmak hepimizin görevi.
Herkes hayata bir şeyler söylemek için yola çıkar. Kolaya kaçmakla zora yakalanmak arasındaki yolculukta yüreğini karşılıksız sevgiye açabilen kaç insan kalmıştır? En azından çocuklar için yaşamayı göze almak gerekir de alabilen birilerini tanıyorsanız onlarla birlikte yürüyün. Yol arkadaşı olmak herkesin harcı değil çünkü.