Fragman!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 12 Ağustos 2024, 21:03:46, Güncelleme: 13 Ağustos 2024, 06:50:14
Maximin sefa geldi hoş geldi. Biraz dağınık görünse de kendisinde pozisyon savaşçısı havası var. Oyuna hareketlilik kazandırmak ve rakip alana bindirmek gibi bir misyon üstlenmiş. Bileklerine de hakim. Çok iş yapar. Merakla beklenen En-Nesyri'yi ilk maçındaki kısa görüntülerle yargılamak bize düşmez. Aldıklarının hakkını verebilecek gücün onda mevcut olduğuna inanmak istiyorum. Ama Ferdi Kadıoğlu'nun bu takımdan gitmesinden bahsedilirken, Ferdi'nin yokluğunun getireceği boşluğu da hiçbir etiketli yabancının dolduramayacağı gerçeğini de inkar edemem.
Hakemlerin oyunu savunması gerektiğini belirten Mourinho'nun tecrübesine dayanarak gösterdiği çözüme baktım. "İlk 20 dakikada 1-2 sarı kart verirseniz sonuç farklı olur." Neye göre sarı kart? Sarı kart göstermenin basite indirgenmesiyle Türkiye'de olmayan adaletin üzerine "kıyım sosu" eklemek aynı yola çıkar. Mourinho'nun hakemlere ders vermek yerine, her pozisyonda hakeme itiraz eden futbolcularına futbolun dışına çıkmamaları gerektiğini öğretse ortaya çok daha farklı bir Fenerbahçe gerçeği çıkar. Ayrıca küçük bütçeyle oluşturulan bir takımla ve 15 yaşındaki yürekli bir kaleciyle estetik ve kollektif bir mücadele veren Adana Demirspor'a saygılar sunmak daha anlamlı olurdu.
Hatayspor karşısındaki Galatasaray'da özellikle ilk yarıda futbolun kırıntısı bile yoktu, son dakikalarda bir uyanış hali yaşandı. Bıraktığı yerden başlayan sadece Toreira. Diğerleri "yapay anlatım!" Batshuayi'nin açılımı; "ihtiyaç halinde camı kırınız." Son dakikaların özel golcüsü ligin ilk maçında Galatasaray'ı da ipten aldı. Bu takım elbette böyle gitmez çünkü buna ne futbolcular izin verir ne giydikleri forma. Barış Alper Yılmaz'da felaket bir düşüş var. Denizdeki dalgalar gibi yorulmayan adamın yerini boşa akan musluk almış. Emekçilikten de magazine terfi etmiş gibi. Kendini atmalar, hakemden medet uman pozisyonu bırakmalar. Bu anlayışla geçen sezonki Barış'ın varlığını bu seneki Barış dolduramaz. İnşallah ben yanılırım ve inşallah böylesine değerli biri magazinin şehvetine yem olmaz.
Süper Kupa'daki görkemli Beşiktaş'ı da Samsun'da futbol olarak göremedik. İlk yarıda kaleye giden iki vuruş gol oldu. Bu takımın kadrosu yetersiz ama yıldızları var. Yıldızlar da geceleri parlar ama unutulmasın ki bulutlar da var. Immobile'nin sahada gölgesi bile yoktu. Ne olursa olsun böyle bir zeminden bu şartlarda 3 puan almak büyük başarı. O zaman bizlere de efendi duruşunu bir an bile bozmayan Bronckhorst'a mahsuben "satranç ciddi iştir" demek düşüyor.
Bu sezon güzel şeyler umut etmek istiyorum ama Samsun'daki zemini gördükten sonra neyin umudu? Futbolcu sağlığının zerre kadar değer bulmadığı bir ülkede, yorumcu ağalar kıytırık pozisyonları tartışacaklarına böyle meseleleri dile getirsinler diyeceğim ama vicdanların bile zemini bozukken ne desek anlamı yok!