İnat ve kuşku!
Fenerbahçe, Karagümrük karşısında futbol oynamadan kazanmanın hünerini gösterdi.
Maçın sonucunu yazan futbol, ara sayfalardaki gerçekleri görmezlikten gelemez.
İkinci yarıda yapılan değişikliklerin alınan sonuçla yakın ilişkisi varsa, ilk yarıdaki Fenerbahçe'nin yanlışlarını da biri üstlenmeli. Bunun adı hamle ustalığı değil inattır, kendine geç kalmaktır.
Serdar Dursun'un maç boyu gezintisinde anlam arayan parmak kaldırsın!
Samet, Fenerbahçe savunmasında bir felaket anonsu. Pozisyon kayıpları da çok hamle hataları da. Öyle "uzun boylu" yoruma gerek yok; sadece sertlikle savunma yapılmaz.
H H H
İrfan Can Kahveci'nin formasını terlettiği bir maç bile göremeyecek miyiz?
Yapılan eleştirileri "öteki tarafa gitmediğim için bana yükleniyorlar" diye geçiştiren birinin yoksul düşünceleri için aynaya bakması gerekiyor da aynalar bazı insanlar için sadece saç taramaya yarar!
Futbol sahalarında çocukluğumuzun "koşun sinemaya yeni bir film gelmiş" heyecanını yaşatan tek gerçeği Arda Güler. Birçok Fenerbahçe taraftarının sadece onu izlemek için maçlara gittiğine şüphem yok. Kaç dakika oynarsa oynasın!
Szalai de eski zamanların İstanbul beyefendisi gibi. Hem yetenekli hem disiplinli. Ve bir saniye bile oyundan kopmuyor. Rakiplerinden birkaç saniye önce hareket edebilen birinin sportmenliği de kelebekleri selamlıyor.
Fenerbahçe kazandı ama sahanın ortası kuşkulu soru işaretleriyle doluydu.
O yüzden sezon sonuna yük olmayacak gerçekleri üretmek için, Jesus'un garip inatlarından vazgeçmesi ve sahada kaybolan futbolcuların kendilerini bulması zorunludur.
Öyle olursa endişeye mahal yok!
H H H
5 maçtır Beşiktaş zamanı. Durarak zaman ve puan kaybedenler şimdi koşarak kazanıyor.
Redmond'un Mert Günok'un takımı değiştirmesinde "sanat tamircisi" Şenol Güneş'in katkılarını inkar etmeyelim.
Şenol Güneş, Beşiktaş'a biraz erken gelebilseydi ligin seyri değişirdi.
H H H
Son şampiyon Trabzonspor sabun köpüğüne döndü. Rakip kaleye bile gidemiyor.
Her şeyden önemlisi ardı ardına gelen yenilgilerden rahatsız olmayan futbolcular giydikleri formanın anlamını hissedemiyor.
Kaybettikleri puanların derdine düşmeyenler, o sabun köpüklerinden kaç milyon baloncuk ürettiklerini hesaplasınlar bari.
H H H
Yöneticilerin, başkanların konuşmadan geçirdikleri bir haftaları bile yok.
Açılan ağızların dökülen terlerden değerli olduğu bir yöneticilik tarzı var.
Herkes nimetlerden yararlanmak için kendi sistemini yürürlüğe koymak istiyor.
Soralım; 'adaletsizliğin mirasını reddeden bir kişi bile çıktı mı aranızdan?' Hep yaranızdan bahsediyorsunuz da eğer gerçekten adalet istiyorsanız ganimetleri reddettiğinizi bir kere olsun görecek miyiz?
"Zarafeti yok etme sınavından" hepsi de kopya çekerek pekiyi alıyorsa, karanfilli cümlelerin mesaisini beklemek için uzun yıllar gerekecek.
O yöneticiler ki çocukların acıyan tarafıdır.
Bıraksınlar da insani duyguları özne yapan zarif insanlara kalsın meydan!
Çünkü nefreti yayma ihtimalleri her hafta biraz daha güçleniyor.
H H H
Hakemlere gelince. Hakemlik için ne güzel tanımlamadır; "her şeyi adilce ölçen ve sahada her insana eşit davranan bir medeniyeti temsil etmek.
Ama hakemliğin adı VAR adaleti YOK!
Bu mesleğe esaslı bir devrim gerek.
Ama nerde o yürek?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.