Benim gözümde!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 29 Mart 2021, 21:07:09, Güncelleme: 30 Mart 2021, 06:50:12
Koca Fenerbahçe'den bir tane vefalı futbolcu çıkmıyorsa ben o futbolculardan korkarım.
"Takımda bir şeyler dönüyor" derim. Erol Bulut'un başarısız olduğunu kabul ederken Erol Bulut'la vedalaşmayan futbolcuların içinde "kundakçı" bile ararım.
"Teknik direktörünüzden bu kadar mı nefret ediyordunuz?" diye sorarım.
Futbolcular ve teknik adam arasındaki bu kopuk ilişkinin sezon başından beri sonuçlara nasıl etki yaptığını sorgularım.
Bundan sonraki maçlarda futbolcularda garip bir mücadele şekli görürsem, "demek ki bunlar rakip takıma değil Erol Bulut'a karşı organize olmuşlar" diye düşünürüm.
Vefasızlık deyip geçmeyin, bir şekilde yol arkadaşlığı yaptığı teknik direktörünün giderken elini sıkmayanların takım aşkı masaldır, işin içinde iş dönüyordur!
Eskiden Fenerbahçe böyle saygısızlıkların köküne inerdi, eskiden çok eskiden!
Not: Truva atları kişnemez her şeyi sessiz sedasız halleder ve genellikle hançer kullanırlar.
Hançerler de sırta saplanır.
H H H
Bugün milli takımın Letonya ile kritik bir maçı var, Hollanda ve Norveç maçları kadar önemli.
Milli takımı izlerken bir Anadolu kilimini işleyen geleneksel işçiliğin bütün hallerini görüyorum.
Takımın mücadele biçimine bakıyorum; yiğit duygular içinde müthiş bir terbiye.
Birbirlerine direniş halkaları oluşturan futbolcuların topla ve hakemle alışverişlerine bakıyorum; sadece futbolu konuşturan bir suskunluk.
"Bizler rakip milli takımın üzerine saldıran milli futbolcuları bile gördük de bunları görmemiştik" diyorum.
Milli takımı izlerken sadece maçları değil değer olarak kaybettiklerimizi kazanmanın gururlu tablosunu görüyorum.
H H H
Milli takımı izlerken saha kenarında sevgi dolu bir adam görüyorum, bir öğretmen, bir futbol dehası.
Tohumu ekmek için önce suyu bilmek gerek. Kimsenin inanmadığı futbolculardan verim almanın sırrını çözen bilgeliği görüyorum.
Sabah vardiyasına yürüyerek giden bir sabır işçisini.
Türk futbol tarihine kayıtlı en özel teknik direktörü.
Şenol Güneş'i görüyorum.
H H H
Avrupa kulüplerinin altyapıya zorunlu olarak ayırdıkları yıllık bütçe 6 milyon euro, bizim kulüplerimizin 600 bin euro.
Bu bütçe kıytırık bir lig şampiyonluğu uğruna gençlere kesilen ceza, yatırım değil.
Milli takımı izlerken verimli toprakların aslında ne gençler yetiştirdiğini ve o gençlere güvenildiği zaman neler yapabileceklerini görüyorum.
Buna karşılık kulüp takımlarında kendi çocuklarına "yabancı" muamelesi yapanların Türk futbolunun geleceğini yabancılara ve menajerlere nasıl sattığını da görüyorum.
H H H
Milli takımı izlerken kendi insanlarını uyutan kulüp takımlarımızı elimin tersiyle itiyorum.
Bazen önemli koltuklar üzerinde insan olsa da boştur, o koltuklar sadece birilerinin başını döndürür.
"Yalan hayallerinizi kasanıza kilitleyin biraz cesur olun ve gençlere yönelin" diye haykırıyorum başkanlara.
Kim duyuyor sanıyorsunuz?
Paranın özne olduğu yerde yanlışların gölgesi bile gerçeklerin ışığını söndürür.