Adam olmak
İnsanların kendini eskittiği bir ülkede, sürekli kendini yenileyen bir adam var.
Işığa koşan pervaneler gibi. "Bu adam takımın hızını kesiyor" diyen futbol tacirleri. yolunu kesip ligin ilk yarısında ona kimlik bile sordular.
Sırtını taraftarlarına yasladı. Terbiyesinin koynuna sığındı. Şimdi takımını sırtına almış da şampiyonluğa koşturuyor.
Onun genetik dosyasında "futbolcu" yazıyor. Adam gibi futbolcu... Alex de Souza...
Kendisini Fenerbahçe'ye bağışlamış bu sükunet ustası, attığı gollere somurtkan bakanlara inat, her şeye "ortak gözlerle" bakıyor. Takım ruhuyla. Fenerbahçe'yi ikinci yarıda ayaklandıran gerçek de burada zaten.
Bu hafta liderliğin ayağı kaydı.
Deplasmanda iki maç kazanmanın aşısı tutmadı veTrabzonspor kendi sahasında altıncı puanını da verdi.
Ligin ikinci yarısında gerginleşen bir Trabzonspor izliyoruz.
Savunma felaket. Serkan içler acısı. Kaleci Onur her topu degajla oyuna sokmak yapmak zorunda kalıyor ki, bu da güvensizliğin resmi.
Oyunu başlatacak adam yok çünkü. Jaja iliklerine kadar futbolcu olabilir ama varyete yaparak küçümsediği rakibini güçlendirdiğini göremeyecek kadar kompleksli. Selçuk İnan yeni sezon için imza atmamış olabilir ama ligin ikinci yarısındaki maçlarda dürüst davranmadığı ortada. Gıda zehirlenmesi hepimiz için geçerli.
Ama ruh zehirlenmesi berbat bir şey.
Hakem Yunus Yıldırım haftanın en beceriksiz adamıydı. Ama asıl tehlikeli olan, onu "başarılı" gösteren ekran ağaları.
Sistem öyle emrediyor çünkü. Yükselen değerin alçaklık olduğu bir ülkede, futbolumuzun marka değeri de böylece yükseklerde kalmış oluyor.
Markus Merk'e baktım da, ne çabuk bize benzedi.
Bursaspor-Eskişehirspor maçında Kenny Miller'in Serdar'a dokunuşunu "bariz penaltı" diye yorumlayan adam, ondan çok daha net pozisyonları yorumlarken, "Böyle kolay penaltı olmaz" diyorsa...
Bir insan, gerçeklerini ekran pazarına sebil ediyorsa... O adamın CV'sindeki görkem de paralanmış demektir. O yüzden yorumlarının gözümüzde üç paralık hükmü yoktur.
Biz her yönüyle adam olanları seviyoruz. Abdullah Avcı...
Büyük sonuçların çılgın yolcusu.
Cumartesi günü yine yüreğinin zirvesindeydi. Onun ruhunun ekmeği, bilgi beceri ve çalışmak hamuruyla yoğrulmuş. Varoluşunun bu kaçıncı eseri, biz de unuttuk.
Büyük takımların bu adamı kapmak için sıraya girmesi gerekir ama.
OnlarAbdullah Avcı'ya yenilmekten daha fazla hoşnut oluyorlar demek ki.
Galatasaray'ın içler acısı halini işaret etmeden olmaz. Hagi, ağlama duvarına yaslanmaktan başka bir şey yapmıyor. Topuzları kantara vurduk, bu hafta da karşımıza mantar bir takım çıktı. "Suçlular öne çıksın" diye bağırdık, iki Adnan'ın ismi çıktı ortaya. Adnan Polat ve Adnan Sezgin'in bu sezon görevi, Galatasaray'ın rakiplerine zil takıp oynatmak.
Ellerine su dökeni bulamazsınız.
Onların müthiş ortaklığı, Galatasaray'ın enkaz yığını olduğu gerçeğine gölge düşüremez.
Ama ne acıdır ki, Galatasaray'ı bu hallere düşürenleri ayakta tutan bir sistem var.
Ve ne utançtır ki...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.