Etik Başkan buraya...
Sevgili Günlük... Sana bir süre yazamayacağım. Zira işten izin alıp şehir dışına çıkıyorum. Bir kursa katılacağım, "Kişilerle kurumları ayırma" kursu.
İnan ki, bu kursa çok ihtiyacım var. Zira kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım, meditasyon yapayım, hatta hocaya danışayım, bu "kişilerle kurumları ayırma" bilinç düzeyine tam olarak erişemediğimi hissediyorum.
Kurs Zincirbozan'da. Bazıları bu yer seçimini manalı buluyormuş. Şike zincirindeki bağlantıların koparılmasına, böylece bazı kişi ve kurumların kurtarılmaya çalışılmasına gönderme yapıyorlar akılları sıra. Onlarınki kafa da bizimki değil sanki.
Hukuk dokturluğu...
Biliyorsun sevgili günlük, ben hekimim, yani tıp doktoruyum.
Anne mesleğini seçmişim.
Oysa babam hukukçu idi. Hukuk fakültesi yazmadığım için bana biraz da gönül koymuştu. Bu kurstan sonra belki de rahmetlinin arzusunu yerine getirip yeniden üniversite sınavına girerim, hukuk fakültesini kazanmaya çalışırım.
Bitirince de üstüne "Etik Kurulu raporunun değiştirilmesi" mastırı, sonra da kişilerle kurumların ayrılması doktorası yaparım, tam olur.
Rahmetli belki kahrından mezarında ters döner ama ben ülkeye yararlı bir hukuk doktoru haline gelmiş olurum!
Nasip meselesi işte!
Var ya sevgili günlük, geçen gün televizyonda Etik Kurulu başkanını izledim. Aldığı savunmalar kendisini çok tatmin etmiş, hatta bazı şüphelilerin bu işe tevessül etmek bir yana, aksine şike ve teşvik girişimlerini önleyerek futbolumuza hizmet ettiklerini tespit etmiş.
Hakikaten ne mübarek adamdır bu Etik Kurulu başkanı!
Hem de profesörmüş. Ben de dosyalar dolusu bilimsel çalışmayla profesör oldum ama dedim ya işte belli bir bilinç düzeyine ulaşmayı başaramadım.
Nasip meselesi işte! Güzel Allah'ım nasip etmezse etmiyor.
Yalnız... Sonraki bir programda bazı art niyetli yorumcular değerli ETK başkanımıza tuhaf sorular sordular, biraz canım sıkıldı. Doktor olanı soruyor "Şüpheliler arasında çiftçi, rençber, tarım işçisi var mı?" diye. Sonra da üsteliyor: "Siz, bizi ve Türk halkını geri zekâlı, aptal mı sanıyorsunuz?"
O yetmiyor, bu sefer her şey olanı soruyor: "Raporu böyle yazdınız da sizin gerçek kanaatiniz ne?" diye.
Güya, rapora mecburen öyle yazdınız ama aslında şike olduğunu siz de bal gibi biliyorsunuz, demeye getiriyor. Oğuz bey de "Cevap vermiyorum" diyor mecburen. Yaşa sen Etik Başkan! Verme tabii, vereceğin kadar vermişsin zaten!
İsminiz tarihe kazındı
Lâkin programı izlerken bir ara bayağı tedirgin oldum. Bu fesat yorumcular mühendislik, ziraat, hukuk derken oradan da cerrahiye geçip Oğuz Atalay'a 'yüz nakli' konusunda da bir şeyler sorarlar mı, diye. Siz onlara bakmayın Oğuz bey.
Bu ülke için rapor yazan da, rapor bozan da şereflidir. Biz buna inanmışız bir kere. Daha hukuk fakültesini bitirmeden müstakbel hukukçu meslektaşımın hakkını savunacak kadar da empati yapmasını biliriz iş başa düşünce! O bakımdan, lütfen müsterih olunuz Etik Başkan, siz görevinizi layıkıyla yaptınız, isminizi tarihe kazıdınız bir kere. Çıkmaz artık...
Not: Günlüğün bu sayfası nihai metin değildir. Gelecek telkinlere göre çok büyük değişiklikler yapılabilir. Adı da günlük değil dünlük olur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.