Aslında ne oldu?
Bu işin bu kadar uzadığına bakmayın siz, aslında her şey TFF'nin açıklama yaptığı 15 Ağustos'ta ayan beyan ortadaydı.
Etik Kurulu raporu çok netti; ayrıca savcılıktan gelen belgelerin de bugün federasyonun görevini yapabilmesini sağlayacaklardan çok eksiği yoktu. Ancak baskılar, pazarlıklar, sızlanmalar...
Kulüpler Birliği ve yayıncı kuruluş derken disiplin cezasının uygulanması ertelendi, şampiyonluk kupası da asıl sahibine teslim edilmedi.
REZALETE "DUR"
Federasyon 15 Ağustos'ta açıklama yaptığında bazıları sevinirken Trabzonspor cephesi şok oldu. Zira analarının ak sütü gibi helal olan şampiyonluklarının teslim edilmesini bekliyorlardı. Lakin burası Türkiye'ydi, "Yok öyle"ydi!
Sonra bu rezalete UEFA "Dur!" demek durumunda kaldı. Savcılıktan ve federasyondan aldıkları net ve yeterli bilgilerle Şampiyonlar Ligi'ne katılacak Türk takımının adını, aslında 2010-2011 sezonunun şampiyonunu açıkladı:
Trabzonspor...
Ancak yasal prosedür belli bir süre alacağı için şike ve af cephesinin biraz zamanı var demekti. Tüm güçlerini kullanarak, bazı kulüplere hak ettikleri ceza verilirse Türk futbolu batar, sloganıyla çalışmaya başladılar.
Oysa Türk futbolunun dürüst insanlar dışında kimseyle çıkacağı olmadığı gibi kimsesiz de batacağı yoktu.
Dahası, bundan 10 yıl önce, şimdikinin onda biri bütçeye sahipken dünya üçüncüsü olan bu ülke şimdi Avrupa finallerine katılamıyordu. Zira bu işler parayla değil, inanıp çalışmakla oluyordu. Ve işte o zaman inanıp çalışıp başaran hoca şimdi aynı şeyi Trabzonspor'un başındayken yapmıştı.
BİLMİYORLARMIŞ!
Neyse... O gün saklanan Etik Kurulu raporu şimdi ortaya çıktı. O kurulun başkanı bugün diyor ki, kimin sızdırdığını biliyoruz.
Hiç şüphemiz yoktur, biliyorlardır. Zaten bu federasyonun muhtelif kurullarının elemanları daha çok şey biliyorlar da bir tek görevlerini hakkıyla yapmayı bilmiyorlar.
Hani "Bilmediği beş vakit namaz, onu da..." misali.
Şimdi işi Etik Kurul kararının henüz mükemmel hale getirilmediğine, değişebileceğine getiriyorlar, ki iki anlamı vardır; burada tarihe not düşüyorum:
Bir: Bazılarının savunmasını aldıktan sonra, "Sahaya yansımadı" demek, olayı teşebbüse bağlamak ve 58. maddeyi de sadece şikenin olmuşuna küme düşme cezası olacak şekle dönüştürmek.
Bu UEFA'nın da fazla ses çıkaramayacağı bir formül olabilir mi acaba?
İki: Trabzonspor'a "Fazla diretirsen, disiplin talimatnamesinin değişmesine 'OK' vermezsen seni de teşebbüsle suçlarım" diye santaj yapılıyor olabilir. Bakınız Beşiktaş'a demiyorum, zira bu kulübümüzün ve Kulüpler Birliği'nin başkanı zaten cezadan yana değil; bu amaçla ikna görüşmeleri yaptığı da geliyor kulaklara.
Şimdi... 'Şike sahaya yansımamıştır' demek çok zor. Hadi, orta sahaya yansıdı da cezaalanına yansımadı desek, bazı goller oraya girmeden olmuş zaten. Yani kurtarmaz.
Geçen sezonun ikinci yarısında olanları artık en saf futbol izleyicisine bile yutturmak çok zor. Kırk yıldır saatçi diye bildiklerimizin "simyacı" pozlarında ekranlara çıkarak "kurşunu altına dönüştürdükleri" anlatmaları da anlamsız.
KUPA ADRESİNE!
Bakın size bir şey daha söyleyeyim.
Hiç kimsenin ama hiç kimsenin bir kayayı gerçek bir yıldıza dönüştürmesi mümkün değildir. Yine hiçbir güç de de gerçek bir yıldızın parıltısını ilelebet söndürmeye yetmez.
Biz bunları geçen sezon sürerken gördük ve yazdık. O zaman Trabzonspor'un feryadı karşısında meczup muamelesi yapanlar şimdi de onun dik duruşu ve güçlü sesi karşısında "Ağlamayın kupa için" deme abesliğinde. Oysa kimin her aklına gelen yere başvurup"Bizi düşürmeyin, bari bu sezon yapmayın" diye ağladıkları çoktan ortaya çıktı.
Sevgili futbolseverler... Burhan Sönmez'in "Kuzey" adlı kitabını önererek bitireyim bugün.
Sönmez diyor ki "Kuzeyliler önce bilir, sonra öğrenirler."
Geçen sezon olanları zaten biliyordu Kuzeyliler; federasyona" Bu ligi tescil etmeyin" dediler ama ellerinde belge yoktu. Şimdi her şey ortada.
Hiç kıvırmaya gerek yok.
Kupa Kuzey Yıldızı'na...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.