Ceza mı, ödül mü?
Bir taraftar topluluğunun ne isteyebileceği ya da beklentileri konusunda hem fikiriz değil mi? Koşan, mücadele eden; tarz bir takım ister Galatasaray taraftarı. Tarihinin kurgusuna yakın, tarihine daha çok uygun oyuncular görmek ister sahada. Başka transferlerinin sarı-kırmızılı forma için akıttıkları teri görmek ister. Birbirinin benzeri durumlarda yüreğini ortaya koyacak bir takım ister yani. Anormal bir durum mu? Hayır. O nedenle gecenin 'protestocuları' haklıdır. Şenlikköy'ün mızıkacılarından daha haklıdır hem de... Tribünde durumlar böyle. Geçelim aşağıya, yeşil alana... Geri dörtlünün göbeğine gömmüş bu kez Elano'yu, Rijkaard. Neredeyse Neill'le yan yana oynayacaklar. Şöyle düşünmüş olmalı. Orta alan mücadelesinin içinde kaybolacağına rakip atakların toplarını kestiği andan itibaren 'top tevzii' yapsın. Biraz oldu bu. Sonra Arda aldığı topu dolaştırdı ve gol artınca 'görevini yapan kaptan' edasıyla ayrıldı sahadan. Öyle ya o kadar sahada kaldı. Artık davetli topluluklarının önüne atabilirdi kendisini.
Taraftarın haklı tepkisi
Baros susamış gibi oynadı, Keita'yı boşa çıkarmamak için.-Öyle de oldu nitekim- Keita cambazı gibiydi yine kabilenin; Santos, istekli ve hevesli. Neill ise 'işte bu!' dedi attığı golden sonra. Zaten o ana kadar gerekli olanlar onlardı. 'Külleri Ali Sami Yen çayırlığına serpiştirilen Diyarbakırspor karşısında. İlk yarı bitmeden bitmişti rakamların skor tabelasındaki 'raksı!' Şampiyonluk şansı kağıt üzerinde hâlâ devam ediyor Galatasaray'ın. Peki Galatasaray bunun için nasıl bir pozisyon almış? İşte o muamma. Elindeki bütün yıldızlardan olduğu olacağı bu. Tepkimiz renklere değil sizlere dedi dün gece taraftarlar. Teknik direktörlerini alkışlayıp, kötü olduğunu düşündükleri futbolcuları da ıslıklarla protesto ettiler. Hem de kendi iç birliklerini bozmak uğruna. Hep söylerim. Cezadır kimileyin bir futbolcunun ödülü...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.