Mirasyedi ile alın teri

İki takım seyrediyoruz sezon başından beri. Bir tanesi Beşiktaş... Schuster ile birlikte şahlanışa geçtiler.
Önemli ve yıldız oyuncular transfer ettiler.
Sahayı kasıp kavuran, tüm seyredenlere keyif veren bir takım oldu Beşiktaş.
Maçlar bol pozisyonlu, tempolu, heyecanlı geçiyor.
Eski Beşiktaşlı oyuncular ile futbol felsefelerinde savunmayı birinci planda tutanlar dışında kimse şikayet etmiyor takımdan. Schuster ile Beşiktaş kadrosunun böylesine iyi uyum sağlamasının temelinde, Mustafa Denizli'nin iki sezondur oynattığı futbol yapısı yatıyor. Önde basan, agresif oynayan, sahayı adam adama paylaşan bir takım yarattı Mustafa hoca. Bir Ernst ve Yusuf transferi ile takımını da çifte kupaya taşıdı. Son senesinde transfer yapmadı. Schuster'e Guti ve Quaresma gibi iki ekstra oyuncu hediye etti Beşiktaş yönetimi. O da elindeki kurguyu bozmadan, mükemmelleştirme yoluna gitti.
Ve karşımıza, yıllar sonra Kadıköy'e giderken favori gösterilen takım çıktı. Aykut Kocaman'a da kalan bir miras var. Daum'dan ve şimdiki başkanından.
24 maçın 13'ünü 1-0 kazanmış bir takım. İleriye doğru koşarken üç kere düşünen oyunculardan oluşan bir kadro. Alex'in hükümdarlığını benimsemiş, tüm sorumluluğu ona vererek sadece gol yememek için kafa yormuş oyuncular.
İdman yapmayı sevmeyen, sahada pres yapmak istemeyen, top ayağına gelmeyince koşmayan bir takım.
Maç seçen, prim kovalayan, gözü arkadaşının imzaladığı kontrattan ayrılmayanlardan oluşan bir kadro. Schuster'e sadece pastaya krema eklemek düşmüş, Kocaman'a ise neresini düzelteceğini sıraya koyamadığı bir ucube...
Bugün mirasyedi ile alın teri karşılaşacak. Çok güzel bir maç olacak...

* * *

KORKU VE ECEL
Tüm hatlarıyla hücum oynamayı seven bir takıma karşı, kaybetme lüksü bulunmayan bir teknik adam ne düşünür? Aykut hoca, derbi öncesinde bin bir soruya cevap arıyordur. Salı günü yaptığı açıklamalar, kararını çoktan verdiğini gösteriyor. Fenerbahçe kendi sahasında Beşiktaş'ın hükmetmesine izin vermez. Daum, neredeyse tüm derbileri savunma yaparak kazandı.
Kadıköy'dekiler de dahil. Rakibe sınırlı oynama izni vererek, zaafları çok iyi değerlendiren bir takımla oynadı.
Aykut hoca bu düşünceyi biraz değiştirecek. Beşiktaş'ı yenmenin yolu sahanda kalmak değil, rakibi sahasından çıkarken baskına uğratmak. "Beşiktaş'ı da, Kasımpaşa'yı da yeneceğiz" derken, planını yapmış, kurgusunu oluşturmuş ve oyuncularını seçmiş demektir.
Hem Schuster, hem de yeni oyuncular, ilk defa böyle bir atmosfer görecekler.
Deplasmana gitmenin ne demek olduğunu anlayacaklar. Bu nedenle son dört maçın gövde gösterisi, Saracoğlu zemini için yeterli vize değil. Bu 90 dakika bittiğinde, onlar da rakipleri gibi en sert sınavı vermiş olacaklar.
Bu maç, hiçbir hesabın tutmayacağı bir havada. Yıldızları bol iki takım her türlü önlemi, planı bozar. Ne zaman ne olacağını bilemeyiz. Bu nedenle Fenerbahçe taraftarı yine maçın birinci oyuncusu olur. Yine o havayı en iyi sindiren kadro ön plana çıkar. Yine, sakin kalmayı başaran, az hata yapar. Ve yine korkunun, ecele faydası olmaz. Cesaretini bilenmiş tutan, sahadan başı dik çıkar.

* * *

DERBİNİN ANAHTARLARI
Quaresma: Kendine boş alan bulacaktır. Özellikle Gökhan Gönül'ün top almadan önce müdahale etmesi lazım. Niang: Beşiktaş tandemini üzüm salkımı gibi sallayabilir. Birbirinden uzaklaşan bu ikili, tam Senegalli'ye göre... Ernst: Tecrübeli Alman zorlu bir maçtan çıktı. Fizik sorunları gösterirse, orta saha avantajı Fenerbahçe'ye döner. Emre: Fenerbahçe'nin komutanı. Sakin kalmayı başarırsa, takımını rakip sahaya da taşır. Gökhan Gönül: Takımının en önemli silahı. Quaresma'dan kurtulursa, bindirmeleri hayati önem taşıyor. Alex- Guti: Koşmayı sevmeyen ama çevresindekileri oynatan iki önemli pas merkezi. Alex uzun süre sonra ilk kez karşısında bir rakip buldu. Tam bir düello olacak. Cüneyt Çakır: Gözde hakemimiz, maçın sertleşmesine izin vermemeli. Sahadaki aldatan oyuncuları iyi hesaplamalı. Fenerbahçe taraftarı: Lig'deki ilk sınavına çıkacak. Zor günlerin dostu olduğunu göstermek isteyeceklerdir.
Tribünde kazanan bir Fenerbahçe, sahada da kaybetmez.