İş Göçek'te bitiyor!
Bugün derbi oynanacak... Beşiktaş'ta sakat çok.
Fenerbahçe'de yok gibi. Fenerbahçe bir hava yakaladı. Yakaladığı hava çok basit; bugün çıkacak kadroyu bu işle alakalı 20 kişiye sorsak 19'u cevap verir. En fazla bir kişide yanılır. Bu, bir takım için büyük avantaj. Belki Beşiktaş'ta da yakalanırdı ama sakatlıklar buna engel oluyor.
Beşiktaş'ın bir avantajı var, kolay teslim olmuyor. Güzel bir maç izleyeceğiz. Tabii hakem tesir etmezse... Bakın döndük dolaştık yine hakeme geldik. Bu idare edecek hakemi nasıl bulduk? "Bu idare eder" diye bulmadık. "Kimler idare etmez" dedik, bunu bulduk. Bu kadar basit. Halbuki her maçın hakemi başkadır. Çünkü her maçın baskısı farklıdır. Aslında hakem maçı bulmaz, maç hakemi bulur. İnşallah o günlere geleceğiz.
Ama akrabai taallukat olmayacak.
Fenerbahçe'de işler iyi gidiyor.
Advocaat diye biri geldi... Bakınız biri diye yazıyorum, neden? Yanında birkaç kişi de getirdi. Yerlilerden de yardımcı aldı. Advocaat bir şeyler yapıyorsa bu ekip işidir.
Yanında bir adam var kır saçlı, maçlarda dikkatimi çekiyor. Çok enteresan zamanlarda yanına geliyorlar ve beraberce karar veriyorlar. Siz teknik adam olarak her şeyi göremeyebilirsiniz. Takılmış olabilirsiniz, sinirli ve duygusal olabilirsiniz. Ama sizin güvendiğiniz birileri yanınızda tartışarak sizi uyarabilir. Bu çok güzel bir olay. Maalesef yerlilerde ben bunu göremiyorum. Yıllarca ne Mustafa Denizli de ne Fatih Terim ne de diğerleri... Bizim yapımız herhalde böyle. Politikada da sporda da... Yanımızda kuvvetli adam istemiyoruz. Onun için de tek başına yürüyenler hata yapıyorlar.
Torpille maç yönetenler var
Türkiye'de hakemlikte tartışma hiçbir zaman bitmiyor.
Bitme şansı da yok. Neden hakemler inanılmaz rahatsızlar? Çünkü inanılmaz derecede torpil uygulanıyor.
Torpille bir yere gelen hakem, torpille maç yönetir. Eğer oraya gelirken gebe kalmışsa kendisi de birilerinden bir şey istendiği zaman gebe kalır. Bu kadar basit. Türkiye'deki büyük müesseselere bakın...
Bakın "Müessese" diyorum, büyük kuruluşların hiçbirisi akrabadan birisini işe almazlar. En basiti bizim Sabah-Fotomaç Grubu'na akraba olanlar alınmaz.
Çok da doğru. Hakemlere bakın bakalım. 70 tane mi, 100 tane mi çıkar akraba-i taallukat...
Akraba-i taallukat derken çok şeyi kapsıyor. Hakem, temsilci, hakem hocası, gözlemci. Çıkarın bakalım listeyi neler göreceksiniz? Tam bir rezalet. Ondan sonra bu rezaletten adalet bekliyorsunuz.
BENİ MAHKEMEYE VER OĞUZ TONGSİR!
1982'den beri spor basınının içindeyim... Yazı yazarak ya da televizyonda 34 yıldır TSYD'ye üye olmadım. Çünkü bu dernekte öyle ince hesaplar yapıldığını, entrikalar döndüğünü gördüm ki kendimi burada üye olarak görmek istemedim.
Çok arkadaşım "Gel seni üye yapalım" dediler.
'Hayır' dedim.
Bir kısmı da beni üye yapıp, sonra ihraç etmeyi düşündü. Ancak hiç üye olmayı düşünmedim. Belki de altıncı hissim iyiydi. TSYD'nin son genel kurulunda yaşananları fotoğraflarla gördüm ve iğrendim.
Spor yazarlarına üye olanların, yazı yazıp, televizyonlara çıkanların sporda şiddete, sporda terbiyesizliğe, sporda ahlaksızlığa hiçbir şekilde tavır koymaya hakları yok. Ahlak derken; bu çok şeyi içerir. Yahu kardeşim bir yere seçiliyorsun, oyla seçiliyorsun.
Gayet güzel. Sonra aynı şartlarda oyla gideceksin.
Bunu hissediyorsun. Baktın ki gideceksin, seçilemeyeceksin, önüne geleni TSYD'ye üye yapıp seçimi kazanmak istiyorsun.
Peki soruyorum kardeşim sana bu ahlak kurallarına uyar mı? Sen "Uyar" dersen pekala biz de uyalım. Ama sen bu derneğe başkan olurken seni seçen üyeler tarafından artık istenmiyorsun.
Bu rezillik senin eserin
Bakıyorsun ki gideceksin saçma sapan yeni üyeler kaydediyorsun. Karının arabasını hülle yoluyla Ankara Derneği'ne satıyorsun, utanmadan sıkılmadan...
Gelir-gider verilerini nasıl yapıyorsun bilemem. Mutlak dernek ve maliyeden sana geleceklerdir.
Ben bunları yazınca beni mahkemeye veremiyorsun.
Çünkü işini doğru yapsan dakika durmaz verirsin.
Ama Oğuz Tongsir beni mahkemeye verirsen tüm evrakları ibra edeceksin. Tabiri caizse, yiyorsa beni mahkemeye ver. Spor yazarlarının yaşadığı rezillik senin sayende oldu. Spor yazarları; sporun centilmence, sportmence ahlaklıca yapılmak istendiğini, yapılması gerektiğini artık yazamaz. Türk halkından kimse de bunu yemez. Ey Oğuz Tongsir yakın zamanda tüm ipliklerinin pazara düşeceğini tahmin ediyorum. Tabii bu tahmin şuna dayanıyor; dernekler yasası varsa, sahipleri varsa, maliye varsa, sahipleri varsa... Yoksa mı? Yoksa zaten sen TSYD ve Türkiye Sporu'nun baş tacısın Oğuz Tongsir. Senden başka büyük yok. En büyük Oğuz Tongsir olur!
BEŞİKTAŞ YÖNETİMİNE...
G.Saray'ın, F.Bahçe'nin, Beşiktaş'ın maçlarını seyrediyorum F.Bahçe ile G.Saray'daki görüntüler medeni. Neden? Çünkü hepsinde merdivenler boş… Allah muhafaza en ufak bir panik olsa bu merdivenlerden tahliye olabilecek insanlar. Ama Beşiktaş'ın yeni stadı, eski Beşiktaş Stadı gibi. Tribünler de merdivenler de simsiyah.
Yahu kardeşim bu biletleri satanlar acaba fazla bilet mi satıyor? Yolunu buluyorlar da bu insanlar oraya giriyor?
Yoksa bu insanlar turnikelerden kaçak mı giriyorlar? Bakınız Beşiktaş tribünleri, Şampiyonlar Ligi'nde oynadıkları Benfica maçında sağır dilsizlerle ilgili güzel bir eylem yaptılar.
Bu eylemin yapılma zamanı yanlıştı.
Bu 30 ya da 60. dakikada olabilirdi.
Nitekim bunun zararını gördüler.
Maçın başında bir sessizlik olunca Benfica, Beşiktaş kalesine yüklendi.
Beşiktaş tribünleri sağır dilsizlere önem veriyor, vermeleri de güzel.
O zaman ben de Beşiktaş yönetimine sesleniyorum. Kapılarda sağır ve dilsizlere görev versinler. Bakalım o tribünlere kaçak kimse giriyor mu?
Verirler mi bilemem. Belki de sağır dilsizlerin kapıda görev almaması onların işine gelecektir.
AH YURDUM İNSANI...
Bundan 6 ay önce bir bayan bana telefon açtı. "Tavuklarda kullanılan yeni bir ilaç için toplantı yapılacak sizi konuşmacı davet ediyoruz.
Profesyonel olarak ne istersiniz" diye sordu. Cevabım şuydu: "Benim geleceğimi tavukçuluk grubu biliyor mu?" O da, "Hayır biz düşündük" dedi. "O zaman grupla konuşun sonra bana dönün, parada pulda anlaşırız" karşılığını verdim. Ertesi gün o bayan aradı ve gülerek, "Siz gelirseniz o toplantıya olay olabilir diye tavukçular sizi istemedi" dedi.
Ey Türkiye Cumhuriyeti insanları, bu tavukçular, 'tavuk yemiyorum' dedim diye bana milyon dolarlık dava açmaya kalktılar, sonra vazgeçtiler. Yıllardır yemiyorum, yiyene mani olmuyorum. Tavukçulukla ilgili son yıllarda konuşulanları biliyorsunuz. Hani kesilen parçaların öğütülüp yeniden yedirildiğine dair...
Tek bir ödülü saklıyorum
Hükümetin çıkardığı karar bu işlerin 5 yıl sonra olmayacağı yönündeydi.
Geçen sene süre bitmesine rağmen bir yıl uzatılmış. Bu yıl yine uzatma istiyorlar.
Tavukçular, Türkiye'deki insanların hayatını uzatmak mı istiyorlar? Tavukların güzel yetiştirilmesini mi uzatmak istiyorlar ya da kazançlarının mı daha fazla uzatılmasını istiyorlar? Yıllardır, bu tarz üretim yapan tavukçular ve hormonlu üretim yapan üreticilerle mücadele ettim. Çok mahkemelere çıktım.
Şimdiye kadar aldığım bütün ödülleri attım bir tek ödülü saklıyorum; Türk Kanser Vakfı'nın verdiği ödülü… Şöyle yazıyor; "Verdiğiniz mücadeleden dolayı teşekkürlerimizi ve tebriklerimizi sunuyoruz." Bu da bana gurur veriyor.
Ama benim yurdum insanı enteresan.
Yıllar önce tavukla ilgili fikirlerimi söylediğimde yolda yürürken bana şunu söylüyorlardı:
"Hocam bir daha konuş da ucuz tavuk yiyelim." Ben yurdum insanından şunu beklerdim, "Hocam konuş da bizim yiyeceğimiz güzel tavuklar yetiştirsinler."
*İstediğiniz kadar trafik kuralı getirin, istediğiniz kadar ceza yazın, cezaları çok artırmadığınız müddetçe bu fotoğrafları hep göreceksiniz… Bu fotoğraf Kağıthane'de çekilmiştir, yorumu da size bırakıyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.