Demeç savaşları

Futbolumuzda yeni sezonun başlamasıyla birlikte geleneksel demeç savaşları sezonumuz da açılmış oldu.
Görünen o ki Futbol ahalimiz cümleten delirmek üzere.
Vatana, millete hayırlı olsun!
Efendim; üç büyükler bir yandan, özellikle hakemlerden dert yanan Anadolu kulüplerimiz diğer yandan ortalığı kasıp kavuruyoruz. Ama Fenerbahçe ve Galatasaray teknik ekip ve yönetimlerinin hakkını teslim edelim. Onlar bu alanda kimseye liderliği bırakacak gibi görünmüyor.
Yönetimlerin körüklediği meslektaşlarımızı es geçersek ayıp etmiş oluruz. Onlar da en az gönül verdikleri takımların temsilcileri kadar maharetli.
Şimdilerde ana gündem maddelerimiz Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı ile Galatasaray İkinci başkanı Metin Öztürk arasında gelişen atışmalar, Okan Buruk ve Jose Mourinho arasındaki demeçler ara ara Dursun Özbek ve nihayet Hasan Arat'tan gelen açıklamalar.
Konu başlıkları tam karakolluk!
İllegal Bahis… İllegal Sponsorluk… Gerçek transfer rakamlarını gizlemek… Hakeme tehdit… Hakemi küçük düşürecek eylem yapmak… vs. Kısacası hemen hepsi mali ya da sportif suç ve usulsüzlük sayılabilecek eylemler. Anlayacağınız neresinden tutsanız elinizde kalacak, son tahlilde herkesin zarar göreceği bir noktaya doğru ilerliyoruz.
Bu durum güzel bir sözü hatırlattı bana. Yanılgı insanlar içindir ancak silginiz kaleminizden önce bitiyorsa, fazla yanlışyapıyorsunuz demektir.
Futbolumuzda maalesef

Dortmund'a hoca olmak kolay mı?

Sergen Yalçın'ı severim.
Her şeyden önce büyük bir futbolcuydu. Seyretme ayrıcalığı yaşadığım için kendimi şanslı sayıyorum.
İnsan olarak da duruşu olan, açık sözlü bir yapısı olduğunu düşünürüm.
Futbolcuyken daha iyi yerlere geleme-mesi kendisinden daha çok futbolseverlere dert olmuştur.
Tanıdığım pek çok kişi bu durumu, zeki ve yetenekli olduğu kadar tembel ve umursamaz olmasıyla açıklar. Teknik direktör Sergen Yalçın geçtiğimiz günlerde beni önce şaşırttı, sonra "Tamam, bu bizim bildiğimiz Sergen" dememe neden oldu.
Bakın Sergen Hoca, Nuri Şahin için ne demiş?
"Dortmund'a hoca olmak bu kadar kolay mı? Antalyaspor'da iki sene çalış, sonra Dortmund'ta hoca ol. Bu nasıl iş?". Bunu söyleyen Sergen Yalçın Beşiktaş'a teknik direktör olmadan önce Sivas, Kayseri, Gaziantep ve Alanya gibi takımlarda maç başına 1 - 1,5 puan ortalamayla teknik adamlık yapmıştı.
Beşiktaş'a teknik direktör olması hocalık kariyerinden değil, "Futbolcu Sergen Yalçın " kimliğinden dolayıydı. Çünkü o Beşiktaş için sembol bir isimdi.
Nuri Şahin de futbolcu olarak üç ayrı dönemde tam 11 yıl Dortmund forması giydi. Dortmund altyapısından yetişip Real Madrid'e 10 milyon Euro'ya transfer oldu. Yani hocalık kariyerinden çok, kulüp için önemli bir futbol figürü olduğundan döndü Dortmund'a. Tıpkı Sergen Yalçın gibi. O yüzden bu durumu en çok Sergen Hoca normal karşıla- malıydı.
Gelelim, "Bildiğimiz Sergen" dememin sebebine.
Sergen Yalçın diyor ki; Schalke'den teklif geldi ama şu an antrenörlük yapmayı düşünmüyorum.
Kış geldi. Rahatım burada.
Stüdyo güzel, muhabbet makara güzel, salla eleştir." Ah, Hocam ah! Futbolcuyken Avrupa'ya gidemediğin için dertlenmiştik. Teknik direktör olarak da senaryo değişmeyecek demek ki!

Avrupa'da 3 maç 2 puan

Perşembe akşamı Avrupa mesaisindeki üç maçtan Galatasaray ve Fenerbahçe ile iki puan çıkartabildik.
Fenerbahçe'nin sonucu görece iyi, Galatasaray'ın Letonya'dan bir puan çıkartabilmesi ise gerçek bir hayal kırıklığıydı.Beşiktaş istemesine ve denemesine rağmen gücü yetmedi.
Kasımpaşa'dan sonra Avrupa Ligi'nin en kötü takımı Rigas'ın geri dönüşüne de engel olamayarak , 2-0 öndeyken sahadan 2-2 ile ayrılmak Okan Buruk'un üzerinde durması gereken ciddi bir durum.
Pek çok şey söylemek mümkün ama bence temel sebep umursamazlık, ciddiyetsizlik, yeterince istememek.
Bu seviyede bir takımdan iki gol yemek yakışmadı.
Fenerbahçe geriye düşmesine rağmen Manchester'dan puan çıkartan Twente'ye deplasmanda kafa tutmayı başardı. İlk yarıda rakibin attığı golden daha tehlikeli iki pozisyon bulup , ikinci yarıda Amrabat- Tadiç işbirliğiyle çok kaliteli bir gol attı Sarı-Lacivertli takım. Livakoviç zor pozisyonları kurtarıp, kolayları yemeyi sürdürüyor.
Amrabat takıma adapte olup fayda sağlamaya başladı.
Fenerbahçe artık Avrupa'da çok daha özgüvenli oynuyor.
Beşiktaş'a gelince...İştahlı ve dinamik performansa rağmen rakibin akıllı oyununa teslim oldular.
Frankfurt atletik ve kaliteli bir takım.
Duran toplarda da çok etkililer. Beşiktaş pozisyonlara girmesine rağmen son vuruş beceriksizliği ön plana çıktı. Siyah-Beyazlılar iki maçta yedi gol yiyerek puan ile tanışamadı ama enseyi karartmamak gerek.
Bence kaybedilmiş bir şey yok. Beşiktaş hala ilk 24 takım içinde olabilir.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.