Galatasaray kayıp
Şampiyonlar Liginde yokuz.Bu hem Galatasaray hem de Türk futbolu adına büyük bir kayıptır. Kimse kusura bakmasın ama Young Boys'a elenmek, üstelik iki maçı da kaybederek tura havlu atmak kabul edilemez. Bu sonuç herkesten önce Okan Hoca'ya yazar. Elbette transferde çırak çıkan yönetim de önemli bir sorumluluk payına sahip Kaçan 30 milyon Euro taraftarı bağlamaz. Taraftar bozulan fiyakaya ve transfer limiti açılamayacağı üçün bu elenişin lige nasıl yansıyacağına bakar.İsviçre Ligi'ne çok kötü başlayan Young Boys'tan iki maçta 4 gol yiyip, direkten dönen 3 topa şükrediyorsanız yanlışınız büyük demektir. 1-0'ın bile sizi uzatmaya taşıyacağı bir maçta oyuncuların büyük bölümü de yokları oynadı.Ziyech adeta uyurgezer gibiydi. İcardi ve Batshuayi çok etkisiz kaldı. Jelert şu anda Galatasaray seviyesinde değil. Sara temaslı oyunda hiç yok. Peki, maç boyunca yapılan top kayıplarına ne demeli? Yere göğe koyamadığımız Torreira bile rekor kırdı.Okan Hoca'nın tercihlerine,hamlelerine falan hiç girmiyorum bile. Oradan başlı başına bir yazı çıkar. Velhasıl çok yazık oldu. Bakalım bu görüntü lige nasıl yansıyacak?
KAZAN KAYNIYOR
Pazar günü ekrana gelen 90+1 programında Mustafa Çulcu hakem dünyasından önemli haberler paylaştı. Riva'daki VAR hakemleri toplantısında FİFA kokartlı bir hakemin (Atilla Karaoğlan) Galatasaray'ın iptal edilen golü ile ilgili çıkış yaptığına dair haberimiz çok konuşuldu. Atilla Hoca'nın ismini zikretmemiştik. Ama basına ve sosyal medyaya yansıyınca söylemekte beis kalmadı. Karaoğlan ile tartışan hakemin ismi de bende saklı! Avrupa Konferans Ligi Play-off maçında Ukrayna'nın Kryvbas takımı oyuncularının Rusya'da özel maç yönetmesini gerekçe göstererek Arda Kardeşler'in elini sıkmadığını açıklamamız da yankı uyandırdı. Son olarak Antalyaspor- Hatayspor maçının devre arasında yaşanan olayları sıcağı sıcağına aktardık. Orada Atilla Karaoğlan'a fiili bir müdahale var. Umarım hakem odasına girenler ve edilen ağıza alınmayacak küfürler de rapor edilmiştir. Daha geçen yıl Halil Umut Meler olayını yaşamışken ancak "insaf" diyebiliyorum. Ev sahibi yöneticilere karışamayan özel güvenlik konusu ciddi bir zafiyete yol açıyor. Aman dikkat! Anlayacağınız hakem camiası kaynıyor. Hakemler geçen hafta yazdığım gibi futbolumuzun öznesi olmayı sürdürüyor. Hal böyleyken öncelikle ortalığı toparlamak yerine, "dışarıya kim haber sızdırdı?" diye sürek avı başlatmak niye? Görünen o ki, bu sezon da başımız çok ağrıyacak.
DAUM HAK ETMEDİ Mİ?
Geçtiğimiz hafta futbol dünyasında adeta bir yaprak dökümü yaşandı. Önce Türk futbolunda özel bir yeri olan Christoph Daum, ardından da ünlü İsveçli teknik adam Sven-Goran Ericsson hayatlarını kaybettiler. Christoph Daum hem Beşiktaş hem de Fenerbahçe'ye kazandırdığı şampiyonluklarla futbolumuzun unutulmazları arasına girmeyi başarmış bir isimdi. Ancak onu özel kılan şey teknik adamlık başarısı kadar, saha dışında da tam bir Türk dostu olmasıydı. Yakasına taktığı Atatürk rozeti ve İstiklal marşımıza eşlik etmesi bir yana, ülkemizden ayrıldıktan sonra da gittiği her yerde Türkiye'yi ve Türk insanını övmeyi hiç bırakmamıştı. Daum'un ölüm haberini duyunca "Süper Lig maçlarından önce mutlaka saygı duruşu olur" diye düşünmüştüm. Yanılmışım! Türk ya da yabancı, futbolumuza hizmet itmiş isimlerin vefatından sonra saygıyla anılması kadar doğal bir durum olmadığını düşünüyorum. Biraz araştırınca TFF'deki genel teamülün milli takımı yönetmiş ya da milli takımda oynamış isimler için saygı duruşu yapmak olduğunu öğrendim. Belki de kulüplerden bu yönde bir talep gelmesi gerekiyordu. Her şekilde yadırgadığımı belirtmeliyim. Christoph Daum böyle bir vedayı hak ediyordu. Kim bilir, belki bu hafta sonu hatırlayan çıkar!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.