Kaldırım mühendisi

PSV ve St. Johnstone maçları Galatasaray adına bir felaketti. Transferlerin geç kalması, takım kurgusunun oturmaması, Muslera ve Muhammed başta olmak üzere bazı oyuncuların formsuzluğu problem olarak gözükse de bence asıl sorun Fatih Hoca'daydı. Sarı-Kırmızılı takımın ne oynadığı, nasıl oynadığı belli değil. Takımın taktik disiplini ve formasyonu da sıkıntılı. Oyuncu tercihleri ve hamleler tartışmaya çok açık. G.Saray'ın neredeyse bir oyuncusunun maliyetine takım kurmuş, 8 milyon Euro bütçeli rakibine karşı İstanbul'da sergilediği oyun tek kelimeyle felaket! Maç yorumlarına bakınca ne düşüneceğimi bilemedim. "Şu iyiydi, bu takıma katkı yapacak, diğeri umut vadediyor!" Yahu, G.Saray St. Johnstone' ı eler. Mesele bu mu? Siz oynanan, pardon oynanamayan oyuna bakın. Hoca'nın formsuzluğunu yazın. Özetle, Galatasaray ve Fatih Terim'de çok sıkıntı var. Gelişir ve değişir mi? Evet, gelişir ve değişir. Ama gözle görüleni de söyleyelim be dostlar! G.Saray cephesinde mevcut durum budur.
Bizim çocukluğumuzda anne, babalar ders çalışmadığımız zaman, "Kaldırım mühendisi" mi olacaksın?" diye verip veriştirirdi. İlerleyen dönemde belediyelerin sık sık kaldırım yenilediğini görmek, "Bu iş mühendislik gerektiriyor galiba" diye düşünmemize de neden olmuştur gerçi. Çok sonraları futbolumuzda da "Transfer Mühendisliği" kavramı peydah oldu. Takımlar öyle garip ve tutarsız transferler yapmaya alıştı ki, Kaldırım Mühendisi örneğinde olduğu gibi , "Hakikaten bir transfer mühendisliğine ihtiyaç var" diye düşünmeye başladık. Yaz transfer döneminde pek çok takımımız yine sorgulanacak transferlere imza atıyor. Elbette fiyat-fayda dengesini ve oyuncuların takıma yapacağı katkıyı birkaç hafta geçmeden ölçmek acımasızlık olacaktır. İyi transferler yapılmadı mı? Tabii ki yapıldı. Ama yöneticilerin henüz teknik adam ve oynatacağı format belli değilken transfer yapma garipliği ortaya Caulker örneğinde olduğu gibi büyük tutarsızlıklar da çıkardı. Vitor Perreira oynatacağı üçlü savunmaya, hamleli ve hızlı stoper tipine uygun olmayan Caulker'ı istemeyince, Fenerbahçe Güney Koreli Kim'i almak zorunda kaldı. Velhasıl kulüplerimizin gerçekten transfer işini bir mühendis titizliğinde yapması gerekiyor. Aksi uygulamalar çocukluğumuzdaki "kaldırım mühendisi" yakıştırmasına neden olacak iş bilmezlik ile ölçülebilir ancak. Sonra laf söylediğimiz zaman kimse kırılmasın!
YENİ BİR SEZON
Yepyeni, bembeyaz bir sayfa! Diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Mevcut gerçeklerle bu sezon da öncekilerden çok farklı olmayacak. Yine birbirimizi yiyeceğiz. Yine hakem kararlarından ve VAR'dan dert yanacağız. Santim santim ofsayt ölçeceğiz. Yine kurullar, cezalar, standart dışı uygulamalar konuşulacak. Daha birkaç hafta geçmeden teknik direktörler için yaprak dökümü başlayacak. Yine… Yine… Yine… Bunları ve daha nicelerini konuşurken futbolu, futbolumuzun nasıl köreldiğini, Avrupa ile aramızdaki farkın iyice açılmaya başladığını göz ardı edeceğiz. Renklerin kardeşliği klişesine tutunurken, birbirimizden nefret etme noktasına geldiğimizi görmezden geleceğiz. Bağıracağız, çağıracağız… Sadece taraftarlar değil, futbolcular, teknik adamlar, yöneticiler ve elbette medya! Biliyorum içinizi kararttım. Ama gerçek bu. Bu gerçekle yaşamaya alışmayalım diye yazmaya ve söylemeye devam edeceğim. Bizler bu oyunu seviyoruz. Futboldan keyif alıyoruz. Bir takıma gönül veriyor, güzel bir golde ayağa fırlıyoruz. Ama deniz bitti. Ne kadar çok yazmaya başladım bu cümleyi: Deniz bitti! Sözüm futbolun tüm paydaşlarına. Sosyal medya trollerinin gazına gelip, bin bir saçmalığa imza atarken güzelim futbolu tükettik. Seksenlerin Türk futboluna doğru yelken açarken umarım birileri nereye sürüklendiğimizi fark edip, uyanabilir.

ÖNÜM ARKAM SOBE
Çocukken saklambaç oynarken gözlerimizi kapattığımız ağaç ya da duvarın arkasını unutursak hemen sobelenirdik. Öne bakayım derken, arkayı unutmanın cezası acı olurdu. Trabzonspor'u seyrederken çocukluğumun saklambaç oyunu geldi aklıma. Bakasetas, Hamsik, Nwakaeme, Gervinho, Cornelius… Etkileyici bir hücum hattı olduğunu kim inkâr edebilir? Molde maçında Trabzonspor'un birden fazla gol atacağını öngörmeyen futbolsever var mıydı acaba? Ama aynı şekilde Bordo-Mavililerin gol yiyeceğine emin olan bir o kadar futbolsever de vardı. Trabzonspor yaratıcı, adam eksiltebilen, gol yollarında çok etkili hücum hattına sahip, Bu oyuncuların dezavantajı şu: Ön alan baskıları az, fizik kapasiteleri sınırlı ve görece yaşlı isimler. Oyunun savunma yönüne katkıları hücumdaki becerilerine göre çok sınırlı. Onları kendi bölgelerinden hücum eden rakiplerini kovalarken görme şansınız çok az. Takım savunmasını ayakta tutacak tek orta saha adamı Berat. Hal böyle olunca defans hattı eksik yakalanıyor. Molde karşısında dört pozisyonda, üç gol yemelerinin sebebi de bu zaten. Şüphesiz Abdullah Avcı'da bu sıkıntıyı görüyordur. Bu noktada, "yediğimizden bir fazlasını atarız" demek, Türkiye şartlarında bir ihtimal işe yarar. Takım savunmasının kalite ve direncini arttıracak bir ya da iki takviye ise Trabzonspor'un kaderini değiştirir. Bordo- Mavili takımın Avrupa'daki işi kolay değil. Fakat bu takım, bu hücum hattı ile Türkiye Liginde sonuna kadar yarışta olur.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.