Ender Bilgin

Ender Bilgin

26 Temmuz 2021 | Pazartesi

Bir Fatih Terim klasiği

Fatih Terim son 3,5 yıldır Galatasaray futbol takımının teknik patronu.
Tek yetkili.
Futbolun başı da, sonu da o.
Sarı-Kırmızılı takımın farklı PSV yenilgisinden sonra iki sözü dikkatimi çekti.
Biri, "İşte bu nedenle üç yıllık sözleşme ve süre istedim" demesi.
Diğeri de, Hollanda muhabirimizin, "Neden üçlü savunma oynadınız?
Muhammed ve Falcao gibi iki orijinal forvet varken niye Babel'i tercih ettiniz?" sorusuna verdiği "Bunu kim soruyor?" cevabı.
Öncelikle üç buçuk yıldır aynı takımı çalıştıran bir hocanın sanki yeni bir teknik adammış gibi üç yıla ihtiyaç duyması hangi mantığa sığar anlayamadım.
O zaman geride kalan üç buçuk yılda neden sağlıklı bir yapılanma için çalışmadınız diye sormazlar mı?
Muhabir arkadaşımız da gayet mantıklı bir şekilde üçlü savunma ve forvet tercihini sorgulamış.
Aldığı cevap: "Bunu kim soruyor?".
Amacı futbolseveri aydınlatmak olan bir muhabir soruyor. Kim soracak?
Zaten basın toplantılarının amacı da bu değil mi?
Fatih Terim maalesef son yıllarda ciddi bir odaklanma sorunu yaşıyor.
Sorunu hep başka yerlerde arıyor.
Öyle olmasa Terimli G.Saray son 18 Avrupa maçında sadece 3 galibiyet elde eder mi?
Hocam, Türk futbolunun en başarılı teknik adamısın.
Yaptıklarına da büyük saygımız var. Ama… Lütfen artık mazeret değil, iş üret.

YAYIN İHALESİ PROBLEMİ

TRT'nin ilk lig maçı yayınının üzerinden tam elli yıl geçiyor.
1971 yılında oynanan Karşıyaka-İstanbulspor karşılaşması, Türkiye'de televizyondan naklen yayınlanan ilk maçtı.
(Atın bu bilgiyi kenara, tam yarışmalık). 1990'lı yıllarda lig maçları, kulüplerle yapılan anlaşmalar sayesinde özel kanallarda da yayınlanmaya başlamıştı.
O günleri hatırlıyorum da… İki üç kanal birlikte çekim yapar, yan yana maç anlatırdık.
1996-1997 sezonu öncesinde o dönem çalıştığım Cine 5 kanalı, bir sezon için 40 milyon dolar vererek yayın hakkının sahibi olmuştu.
Gencecik bir televizyoncu olarak bu paranın nasıl çıkacağına akıl, sır erdirememiştim.
Yirmi beş yıl sonra ligimizin yıllık yayın hakkı bedeli 500 milyon dolar seviyesine geldi. Ama kurdaki artış, pandemi vs. derken kulüplerin geçtiğimiz sezon aldıkları para 300 milyon dolar seviyesinde kaldı.
Yayıncı kuruluşun hala geçen sezondan ödemesi kalması ve ısrarla yeni indirimler istemesi bildiğiniz gibi şimdilerde kulüplerin en büyük sorunu.
Ligimiz kalitesi ve pazarlama potansiyeli bakımından değil 500 milyon, 300 milyon dolar bile etmez bence. Ama ortada bir sözleşme varsa şartlar ne olursa olsun gereğini yerine getirmek yayıncının yükümlülüğüdür.
Gelelim bundan sonra yapılması gerekene… TFF Yayın ihalesini mutlaka birden fazla pakete bölerek, farklı TV kuruluşlarına vermek zorunda.
Bu bir buluş değil.
Örneğin Bundesliga'da canlı yayın haklarını içeren sekiz, özet yayın haklarını içeren yedi ayrı paket var.
Bizde ne mi yapılabilir?
Ligi ilk 10 ve ikinci 10 sıra olarak böler, iki ayrı platforma verirsiniz.
Restoran, kafe gibi toplu gösterim mekânlarının yayın hakları ayrı bir kalem olabilir. Özet yayın hakları da açık kanalllar arasında ihaleye açılabilir.
Böylece hem maddi yük farklı kanallar arasında bölüşülür, hem de ihale miktarını yükseltme şansınız olur.
Görüntü tekeli oluşmaz, futbolsever maçlardan uzak kalmaz.
Geldiğimiz noktada en akılcı çözüm budur.

ALIN SİZE FARK!

Geçtiğimiz hafta, "Biz bu filmi çok gördük.
Transferde geç kaldık, birlikte hazırlanamadık ve zamana ihtiyacımız var şeklindeki mazeretler yine birbirini kovalayacak" demiştim.
Galatasaray'ın PSV karşısında favori olamayışına vurgu yaparak, "Deniz bitti. Futbolumuz Kapıkule'den ötede 80'li yıllara dönmek üzere" diye yazmıştım.
Amerika'yı yeniden keşfetmek değildi bu. Malzeme ortada. Bizi bu noktaya getiren nedenler de ortada.
Aynı şeyleri yaparak, farklı sonuçlar beklenemeyeceğine göre, Avrupa futboluyla aramızdaki farkın her geçen gün biraz daha açılması da hiç sürpriz değil.
PSV karşısında Galatasaray, EURO 2020'deki milli takımımız gibiydi: Plansız, taktik disiplinden uzak, hantal ve yavaş.
Futbolumuzun saha içindeki en önemli sorunu dinamik olamayışımız. Temposuz, ağır aksak bir oyun yapımız var.
Fizik kalitemiz düşük. Kondisyon problemi malum. Kolay yerde kalıyor, az koşuyor ve topa değil, rakibe karşı sert oynuyoruz.
Bütün bunları alt alta koyunca ortaya ağır çekim bir futbol çıkıyor.
Taktik anlayışımız, oyun planına sadakat, futbol aklı vs.de yeterli olmayınca ne bekliyorsunuz ki?
Türkiye Futbol Federasyonu bütün paydaşlarıyla, çevresine Türk futbolunun önde gelen teknik adamlarını da toplayarak alt yapılardan başlayacak şekilde büyük bir düzenlemeye gitmeli. Bu elbette orta ve uzun vadeli bir çözüm arayışı.
Kısa vadede ise yönetici, teknik adam ve futbolcularımızın şapkalarını önlerine koyarak düşünmeleri gerek.
Yaptıkları ne varsa, tez elden değiştirmeleri gerekiyor. Çünkü her şey yanlış gidiyor.
Ve bu işin böyle yürümeyeceği o kadar açık ki!

TEKNİK ADAMLARIMIZ GERİDE Mİ KALDI?

Büyük bölümünü Türk teknik adamların çalıştırdığı Süper Lig'deki futbol seviyesi herkesin malumu.
Milli takımda Şenol Güneş, PSV karşısında Fatih Terim'in performansı da ortada.
Üstelik bu iki isim Türk Futbolunun son dönemine damga vurmuş en başarılı teknik adamlar.
Treni kaçırıyoruz.
Avrupa futbolu ile Türk futbolu arasındaki fark giderek açılıyor.
Kulüplerimiz uzun süredir çok yanlış yönetiliyor.
Saha dışındaki sorunlarımız kaotik bir çekişmenin girdabında birbirini tekrarlıyor.
Saha içindeki durum ise zaten saha dışının uzantısı.
Ligimizde tam bir kaos futbolu sergileniyor.
Disiplin, çalışma, oyun planı… Ara ki bulasın.
Geçici başarılara bel bağlamış bir anlayış ve taraftarın gözüne şirin gözükme çabasından başka bir gerçek yok.
Artık teknik adamlarımızın kalitesini ve modern futbolun gerisinde kalıp kalmadıklarını da tartışmanın zamanı geldi.
Antrenman programları, kullanılan yöntemler eskidi mi?
Yoksa çalışma disiplini mi eksik?
Neden yurt dışına giden oyuncularımız, "Biz bugüne kadar hiç antrenman görmemişiz" diyor?
Yıllardır Türk teknik adamlara şans verin der dururuz.
Ancak yerli futbolcular kadar yerli hocalarımızın da gayet iyi ücret aldığını unuturuz.
Helal olsun.
Alsınlar. Ama bir zahmet uluslararası arenadaki rakiplerinden bilgi ve uygulama olarak geri kalmasınlar. Konuşmaya gelince kimse mangalda kül bırakmıyor.
Peki, modern futbolun gereklerini kim, ne kadar yerine getirebiliyor?
Neden Türk futbolcular yurt dışındaki önemli takımlarda forma giyerken, Türk teknik adamlar Kapıkule'yi geçemiyor?
Neden?

ENDER FİKİRLER - Ender Bilgin

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor