Özerkliği yok etmek, Türk sporunun 15 Temmuz'u olur
Her 4 yılda bir Olimpiyat ve Paralimpik Yaz Oyunları sonrası, spor federasyonlarında yeni bir seçim telaşı başlar.
Çünkü yasaya göre her spor federasyonu, yönetim kurulu yenileme seçimlerini, her olimpiyat sonrası en çok 6 ay içerisinde yapma zorunluluğu taşır.
Bu süreçte, bazıları genellikle eski başkan ve yönetimleriyle yola devam ederken bazıları da taze kan ihtiyacıyla yönetimlerini değiştirip, yeni isimlerle yollarına devam ederler.
Bu yüzden tüm spor federasyon yönetimleri, gardlarını buna göre alıp, icraat ve çalışmalarını aynı zamanda bir sonraki seçime yönelik planlarlar. Çünkü bilirler ki, dört yıl sonunda hizmet ettikleri taban birlikleri, kulüpler ve bütün paydaşları tarafından her yaptıkları hizmetin; eksik ve hatalı icraatların hesabı kendilerinden sorulacaktır.
2016 Rio Yaz Olimpiyat Oyunları bitti, herkes evine döndü. Şimdi hesap verme, güven tazeleme zamanı...
Bazı federasyon başkanlarımız, kazanacaklarından emin olmanın rahatlığı içinde... Çok verimli bir dört sene geçirdikleri, Türk sporuna ciddi katkılar sağladıkları için kendilerine rakip bile çıkmaya cesaret edemeyeceğini bilmelerinin yanında, bir de camialarını memnun ettikleri için rahat olmaları hiç şaşırtıcı değil...
KAPI KAPI DOLAŞIYORLAR
Yeniden aday olan bazı federasyon başkanları ve yöneticilerimiz ise diken üstündeler... Önümüzdeki seçimlerde kendilerine rakip çıkıp, koltuklarını sallamak için hazır vaziyette bekleyenler olduğunu biliyorlar. Rakipler, havayı kokluyor, camiayla görüşüp oy toplamaya çalışıyorlar.
Mevcut yönetimin artık gitmesi gerektiğinin yoğun propagandasını yapmaktalar. Bütün bu çalışmaları oya tahvil etme amacıyla da söz konusu branşı geliştirmek ve madalya kazandırmak için yapacaklarını kapı kapı dolaşarak anlatmaktalar kendi delegelerine… Kimi başkan ve yöneticilerimizin ise görevden ayrılma yönünde karar aldıkları görülmekte... Çantalarını toplamaya başladılar bile...
GENÇLERE ŞANS VERİLECEK
Başkanlık yaptıkları federasyona pozitif anlamda tüm performanslarını verdiklerine ve artık gençlere şans vermek gerektiğine inanıyor; kenara çekilip duayen başkan olarak anılmak istiyorlar.
Ya da istedikleri performansı gösteremediklerini görüyor ve adam gibi çekip gidilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Anlayacağınız şimdilerde teşkilatta, her dört yılın sonundaki bilindik telaş var. Her tarafı seçim heyecanı sarmış durumda...
Bazıları seçim tarihlerini ve kurul listelerini bile belirlediler. Bazıları ise süreci sonuna kadar kullanmak eğiliminde... Herkesin bir hesabının olduğu bu trafikte kulisler hareketli; stratejiler, vaatler havalarda uçuşuyor.
2023'E YÜRÜRKEN 2003'E GERİ DÖNMEK CİNAYETTİR
Her seçim döneminde spor teşkilatının bütün birimleriyle federasyonlarımızdaki olası gelişmeler ve yaşanacağı herkes tarafından bilinenler, üç aşağı beş yukarı aynen yazdığımız gibidir.
Ancak, bu dönemde kulislerden kulağımıza çalınanlardan anladığımız şu ki; durum olması gerekenden çok daha farklı ve sıkıntılı… Spor teşkilatı şimdilerde olağan dışı şeylerle çalkalanmakta… Öyle ki federasyon seçimlerinin yapılıp, yapılmayacağı konusundaki tereddütler epey ciddi boyuta ulaşmış… Ortaya atılan birçok kötü senaryo, teşkilatı esir almış durumda...
Federasyonların özerkliğinin iptal edilerek 2003 yılı öncesine dönmek, Seçim sisteminin iptal edilerek atama yöntemiyle federasyon başkanlarını belirlemek, YÖK'te olduğu gibi seçimlerde en fazla oyu alan üç isimden birini bakanın oluruna sunmak, ülkenin içindeki kritik durum sebebiyle çıkarılan olağanüstü hâl kanunlarından alınacak yetkiyle doğrudan atama yöntemini tercih etmek, vb. endişeler kara bulut gibi sporun tepesinde geziyor.
Nereden bakarsak bakalım, hiçbiri Türk sporunun hayrına olmayacak ve tam tersi her türlü büyük kayıplara yol açacak olasılıkların gerçekleşmesi demek, sporu kalbinden bıçaklayıp, ipini çekmektir.
AK PARTİ SAYESİNDE
Özerklik kanununun çıkmasını 80 yıl bekleyen Türk sporu, bunu elde ettikten tam 12 sene sonra, üstelik Türkiye 2023 hedefine doludizgin koşarken özerkliğin şalterini indirip, o karanlık günlerine geri mi dönecek yani? Federasyonlar, Balkan şampiyonalarına katılabilme başarısıyla yetinip, sporcusuna bir adet eşofman için resmi evrak denizinde mi boğulup kalacak yine!
Yok canım, ülkesi adına bu tabloyu en ufku dar idarecinin bile isteyeceğine ihtimal veremiyoruz.
TFF, Özal hükümetleri döneminde çıkarılan kanunla özerkliğini elde ederken, diğer federasyonların aynı hakkı elde edebilmesi ancak AK Parti Hükümeti'nin iş başına gelmesiyle mümkün olabildi.
EMEKLERE YAZIK
Kendi kulvarında en başarısız federasyonlarımız arasında sayabileceğimiz TFF'nin özerkliğinin kaldırılması tartışmaya bile açılamazken, amatör spor federasyonlarının her ne gerekçeyle olursa olsun elde ettikleri haklardan birinin bile geri alınması, en hafif deyimiyle; bugüne kadarki emeklere yazık etmek demektir.
Hele ki olağanüstü hal gerekçesine sığınarak alınacak böylesine vahim kararın hükümete zararının altından kalkmak o kadar da kolay olmaz.
Çünkü sayın Başbakanımız'ın da açıkladığı gibi, bugüne kadarki olağanüstü hallerin gerekçeleri, devleti korumaktı.
Bu defaki OHAL'in maksadı ise tamamen vatandaşı korumak üzerine kurgulanmıştır.
Buradan yola çıkarsak, görülmektedir ki ; sporda OHAL gerekçelerine sığınacak hiçbir durum olmadığı gibi, mevcut durumu değiştirmeye yönelik bir çalışmaya da gerek yoktur.
BAŞARISIZ OLAN GİDER
Türk sporunda federasyonlarımızdan beklentilerimiz anlamında elbette ki çok sıkıntı vardır... Bunu yapılan Avrupa ve dünya şampiyonalarında elde edilen madalyalarla görebiliriz. Son ve gerçek veri ise olimpiyatlardaki hüsrandır.
Olimpik sporlar kategorisinde madalya ve sporcu katılım tablosuna bakarak hangi federasyonun başarılı hangisinin başarısız olduğunu bir çırpıda görmek mümkündür.
Ancak… Bazı federasyonlar spor teşkilatının istediği performansı gösterememiş ve verilen imkanları heba etmiş olsada...
Mutlak surette gitmesi gerektiğine yürekten inandığımız federasyon başkanlarını, seçimle bile yerlerinden kımıldatamayacağımız bir sır olmasa da, her şeye rağmen çözüm; özerkliği kaldırmak veya başkanları başka bir yöntemle seçmeye çalışmak olamaz. Olmamalı!..
Bunca yıl tırnaklarla kazınarak, ilmek ilmek örülerek elde edilen kazanımlar böyle hoyratça ve bir çırpıda nasıl feda edilebilir?..
Bu konuda, olması ve yapılması gereken tek şey vardır: Kamuoyuna ve tercihlerine güvenmek… Hiçbir federasyon delegesi, başarısız yönetimini yerinde tutmaz ve demokratik yollardan gerekeni yapar. Tıpkı, milletin başarısız olduğuna inandığı bir hükümeti meşru yollardan iktidardan indirip, sağduyusuyla her şeyi sandıkta çözdüğü gibi…
AKSİ DÜŞÜNÜLEMEZ
Spor federasyonlarının 4 yılda bir yapılan seçimleri de, sporun milli iradesinin tezahürüdür. Buna müdahil olup, demokrasi dışında rota çizmek, tek kelime ile ülke sporunu ve sporcusunu katletmektir. Bütün bu konuşulanların tamamen dedikodudan ibaret olduğuna ve mevcut federasyon seçim sisteminin tıkır tıkır işleyeceğine inanmak istiyor; aksini düşünmek dahi istemiyoruz.
Dilimiz söylemeye, elimiz yazmaya varmasa da şunu da bilmemiz gerekir; eğer bu kötü senaryolar hayata geçer de özerklik elden giderse, Türk sporunun demokrasi şöleninin yerine 15 Temmuz'una şahit oluruz.
Acı ama maalesef gerçek bu!.. Bu arada sporumuzu yönetenlere küçük bir tavsiye... 2008'de Pekin'e 68 sporcu ile gitmiştik. 2012 Londra'ya 114 sporcu gönderdik.
Sayımız bir olimpiyat döneminde tam 46 sayı birden arttı. Rio'ya ise 103 sporcu ile gidebildik. Yani sayı yeniden düştü... 2012 ile 2016 arasında görevdeki federasyon başkanlarından çok da fazla değişen olmadığına göre başarısızlığın yükünü onlara yüklememek gerekir...
Sayın bakanımıza ve yöneticilerimize çağrımız bu konunun birazcık incelenmesi yönündedir...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.