Hırsı kalmamış
_Hiddink'in, kafası fazla net değil gibi. Almanya karşısında arayış içindeydi. Almanya kökenli oyuncuları tercih etti. Sabri'yi solda oynattı, Aurelio sakatlanınca Nuri'yi geri çekip, Tuncay'ı oyuna aldı. Saha içi tercihleriyle ilgili neler söyleyeceksiniz? Hiddink ile devam edilmeli mi?
Hiddink, iyi bir teknik direktör. Adamın kariyerine baktığın zaman genelde çok önemli işler yapmış. Rijkaard gibi palavra değil. İyi bir teknik direktör... Ama son zamanlarda zaten kendisi de söylüyor; "2014 benim son şampiyonam" diyor. 'Ben artık emekli oluyorum. Ne götürürsem götüreyim' diye düşünüyor. Bunun da en cazip yolu takım değiştirmektir. Her takım değiştirdiğinde daha iyi bir sözleşme yaparsın.
Aynı yerde devam ettiğin zaman gelirin o kadar fazla artmaz.
Diyelim ki 1996'da Güney Kore'de göreve başladı ve orada devam etti. 1996'dan bu yana aynı takımda olan bir adamın gelirindeki artış yüzdesine bak, bir de Hiddink'in bugünkü durumuna bak.
Ev sahipleri neden kiracılarını çıkarmaya uğraşır? Çünkü yeni kiracıdan daha fazla para alacak da ondan. Hiddink, Güney Kore'den aldı, oradan gitti PSV'den aldı, Avustralya'dan aldı, oradan gitti Rusya'dan aldı şimdi Türkiye'den de alarak emekli olacak. 'Ben emekli olduğum zaman ele güne muhtaç olmadan rahat yaşayayım, Akdeniz'de bir teknem olsun' diye düşünüyorsa eğer; tabii vergiyi de kaytarmak lazım! Onun için 'Bu vergi işlerini halletmek için paraları da gizlemek lazım' diyerek Türkiye'ye gelmiş olabilir.
Benim dediğim şu; 2010 Dünya Kupası'na katılamayan Türkiye'nin, 2012'ye yepyeni bir ruhla, yepyeni bir takımla girmesi gerekirdi. Bunun hocası da 'Ben artık unumu eledim, eleğimi asıyorum. Onun için giderayak ne toparlarsam toparlayayım' diyen, artık futboldan bir beklentisi, bir hırsı, bir ihtirası kalmamış olan Hiddink değil!..
Ne kadar iyi hoca olursa olsun.
Türkiye'ye gelen en iyi hocaydı bana sorarsan Feldkamp...
Derwall'den de iyiydi. Türkiye'de futbol devrimi yapan... Ama ikinci gelişteki Feldkamp'ı tanıyabildik mi? Çünkü birinci gelişteki Feldkamp, çok iddialı, hırslı ve kendisini yıpratan Almanya'ya "Size nasıl bir hoca olduğumu göstereceğim" diye meydan okuyan bir yapıdaydı. İkinci Feldkamp 'danışman' gibiydi. Umursamadan, Florya'nın ruhuna, özüne bile girmeden 'kovulur gibi' gitti. Anıtının dikileceği yerden...
Şimdi Hiddink de aşağı yukarı bu... Türkiye'ye gelme gereği duymuyor adam. Hırsının, ihtirasının olmadığının en büyük delili bu... 'Ben kimseyi araştırmak istemiyorum' diyor.
ANTRENMANDA FARK ETMİŞ
Fatih Terim'in yardımcısı Oğuz Çetin, Türkiye'yi iyi biliyor, bu takımı da iyi biliyor 'Getir, kardeşim sen bana 25 kişilik liste.' Tamam.
Türkiye'de ne iyi adamlar var. Soruyorum mesela. Kasımpaşalı Şahin'i gördün mü Hiddink kardeşim? 'Kasımpaşa ne' diyecektir bana böyle sorduğum zaman... 'Kasımpaşa diye bir takım mı var?' diyecektir bana. Niye Kasımpaşalı Şahin'i soruyorum? 'Almanya ile oynuyoruz' diye Alman kökenli ne kadar adam varsa sahaya çıkardı. Kasımpaşalı Şahin, Alman kökenli... Almanya'dan transfer edilmiş. Oynattığı Almanlar'ın hepsinden iyi... Gencecik, pırıl pırıl, fevkalade yetenekli... Neden? Çünkü Kasımpaşa'nın başında Türkiye'nin en hırslı en ihtiraslı adamlarından biri var: Yılmaz Vural... Etrafı arıyor. Onu bulmuş getirmiş.
Sen Hiddink'e bu takımı emanet ettiysen, artık onun tercihleri üzerinde kendi kişisel yorumların olacaktır. Ama "Efendim, Sabri'yi neden orada oynattı da, onu neden şöyle yaptı da..." Baştan konuşacaksın. Ben baştan beri "Bu Hiddink kafası ile bir şey olmaz" diyorum.
2- Takımları ilan ettiği zaman "Oynamayan adamlarla takım yapılmaz" diyorum.
3- "Efendi sen Türkiye'de maç seyretmezsen, Türkiye'nin konseptine, ruhuna, özüne giremezsin" diyorum.
Röportajda okuyorum, "Amerika'da dikkatimi çekti. Bizim futbolcular antrenmanda yere yattığında kalkmıyorlar" diyor. Düşünebiliyor musun; Türk futbolcusu maçta yere yattı mı kalkmıyor; adam maç seyretmiyor ve bunu bilmiyor. Antrenmanda görünce 'yeni, önemli bir şey keşfettim' zannediyor. Çocuk 16 yaşında altyapıdan hasbelkader A takıma gelmiş. A takımda yaptığı ilk başarılı şey yere yatmak ve kalkmamak!.. Türkiye'nin tipik simgesi bu... Dünyanın en iyi Oscar oyuncuları Türk futbolculardan çıkar. Adam yere düşerken ki çığlığına baksan, dublaj da değil, kendi çığlığı üstelik, yüzündeki ifadeye baksan, doğru hastaneye gidiyor, yetişir mi, yetişmez mi belli değil!..
4 kişi sedyeye almış saha kenarına getirir getirmez o yerde kıvranan adam zemberek gibi ayağa fırlıyor ve hakeme 'Beni içeri al' diye el sallamaya başlıyor. 3 saniye evvel ölüyordun sen ya!.. Bu nasıl bir mucizedir ki çizginin dışına çıkar çıkmaz anında canlanıyorsun. Bunda Türkiye'deki teknik direktörlerin kabahati var, o futbolcunun sahtekarlığına karı kart göstermeyen hakemin hoşgörüsü, müsamahası var... Hakemi aldatmak sarı kart!.. Biz de aldatmaktan sarı kart sadece ceza sahası içinde kendini yere atarsan veriliyor. Hayır. Topun taca, rakipten çıktığını göre göre 'Taç ben de' diyorsun bu dahi hakemi aldatmaya girer. Bu adama dahi sarı kart gösterebilirsin. Yetkin var. Adam 90 dakikanın 89'unda seni kandırıyor. 18'in içinde yapmazsa bunu cezası yok. Türk hakem mantalitesi.
Bu yüzden de Türkiye'de hiç maç seyretmeyen Hiddink, antrenmanda görünce "Bu niye yerde yatıyor" diyerek hayret ediyor. Adam onun antrenmanını yapıyor, Almanya'yı nasıl yeneceğinin değil. 'Yere düşünce nasıl yatarım, hakemi nasıl kandırırım' antrenmanı yapıyor!
Bu kadar Türkiye'nin dışında bir adam. Gerçekten umurunda değil ve ben bu adama; Ercan Güven yazmış Hürriyet'te 11 milyon euro ödüyorum!
İBRAHİM ÜZÜLMEZ'İ SEÇERDİM
_Güven, "Kaynağım çok sağlam" diye de yazmış.
Evet, "Belgesi var" elimde diyor. "Otel parası, araba parası, şu parası, bu parası; toplam 11 milyon euro" diyor adamın maliyeti. Getirdiği yardımcılar, onların aldıkları bu paranın içinde değil. Bu adamın Türkiye'yi uzaktan kumandaile yönetme hakkı yok. Önemli olan bu... Yoksa Sabri'yi nerede oynattığı bir düşüncedir.
Almanya'nın en tehlikeli yerinin sol kanat olduğunu herkes biliyor. Şöyle bir bakmış; 'Ben bu sol kanadı İbrahim Üzülmez ile durduramam. İsmail Köybaşı ile durduramam.
Hakan Balta zaten sakat, ortalarda yok." Böyle bir çözüm bulmuş. Olur niye olmasın...
Galatasaray'da ikisi de sağ bek oldukları halde Uğur ve Sabri geçen sene defalarca sağda ve solda değişerek oynamadılar mı? Bu bir taktik düşüncesidir. Tutar tutmaz o ayrı... Ama Türk Milli Takımı'nın hocalığına getirdiysen bir adamı, onun birtakım yorumlarına saygı duyacaksın.
Tabii eleştireceksin, o da ayrı.
Ben mesela gözüm kapalı İbrahim Üzülmez'i oynatırdım.
Türkiye'nin şu anda en iyi sol beki o... Yaşına rağmen en hızlı adamı o... En hırslı adamı da o... Aylardan beri oynamayan Sabri'ye göre daha iyi oynar. Ama 2014'ün takımını düşünüyorsan İsmail Köybaşı'nı oynatacaksın.
Çünkü orası ona emanet olacak. Sabri'nin oynaması sadece bir taktik. Almanya maçı için...
Oynadığımız rezil, berbat futbolla, 3-0'lık skoru konuşmuyorum, o taktiğin de sökmediği ortaya çıktığına göre demek ki yanlış düşünmüş. İyi futbol oynasak, ümit veren bir futbol oynasak 3-0 olabilir tabela... Ben 5-0, 6-0 biten ne maçlar hatırlıyorum ama yenilen takım da kazanabilirdi.
Sen 20 tane vurursun direği sıyırır, direkten döner, adam iki tane vurur, ikisi de çerçevenin içinde gol olur, 2-0 kazanır, bu onların iyi oynadığı anlamına gelmez.
Kaç tane böyle maç hatırlıyorum.
Tabeladan ayrı düşündüğün zaman Almanya maçının en büyük hezimeti ortaya koyduğumuz daha doğrusu hiç koyamadığımız futbol. Bu da şunu gösteriyor ki Hiddink, Almanya'yı da yanlış analiz etmiş, Türk takımını da yanlış seçmiş. Kafasında bir düşüncenin olmadığının en büyük işareti, Mehmet Aurelio'nun sakatlanması...
Daha maçın başı... Aurelio'nun yerine biri girer, aynı oyun devam eder. Aurelio çıkar çıkmaz, Aurelio ile hiç alakası olmayan, hiçbir benzerliği olmayan Tuncay girdi oyuna ve biz B planına geçtik. Maçın 15. dakikasında Hiddink'in A planı bitti. Böyle bir şey olabilir mi?
PLANINI HEMEN DEĞİŞTİRDİ
_Kenarda Selçuk İnan vardı ve ilk 11'de dahi forma giyebilirdi.
Selçuk bana sorarsan Aurelio'dan daha iyi. Aurelio'nun işini daha iyi yapabilecek bir adam. Selçuk'u oyuna sok, aynen devam et. Kendi düşündüğü A planına dahi güveni yok. 10 dakikada bu işin yürümeyeceğine karar vermiş, 24. dakikada Aurelio sakatlanınca B planına geçti. Kiminle geçiyor; aşağı yukarı bir senedir ayağını topa vurmayan Tuncay ile... Yazıklar olsun. 'Ya tutarsa' diye mi veriyorum ben Hiddink'e 11 milyon euro'yu...
Hiddink'e 11 milyon euro verenlere de bir kez daha soruyorum; Fatih hocanın günahı neydi? Hiddink'in 10'da bir parasını alan Fatih hocadan niye vazgeçtik? Aynı takımla, aynı Oğuz Çetin ile devam edeceksek...
* * *
ARKADAŞIZ AMA...
Emre'nin Azerbaycan maçı sonrası söylediği laflar çok önemliydi. Deşifre edilip duvara asılmalı
_Galatasaray son yıllarda milli takımın iskeletini oluşturuyordu. Ancak son dönemde düşüşe geçti ve milli takım da düşüşte. Bu bir rastlantı mı?
İkisi arasında bir bağlantı var mı? Galatasaray, uzun zamanlar milli takımın iskeletini oluşturan bir takımdı. Şimdi kendi iskeleti yok. Emre'nin, Azerbaycan maçının ardından söylediği laflar çok güzeldi. Ben olsam NTV'deki o konuşmayı deşifre eder, duvara asarım. Bir kelimesi eksik kalmasın. Galatasaray'ın iskelet olduğu 2002 takımı takımdı. Neden? Çünkü bir takım olarak Avrupa şampiyonu olmuşlardı. O takım ruhu aynen milli takıma yansıdı. Galatasaray'daki Rumen Popescu, Hagi ve Brezilyalı Taffarel'in yerini milli takıma eklenen diğer Türk oyuncular doldurdu. Yani temel düşünce, temel yapı değişmedi. Galatasaraylı yabancı futbolcular yerine başka takımdaki Türk futbolcular geldi. Ama o ruh aynen devam etti. Takım olduğun zaman bireysel yeteneğini dahi yukarıda koyabilirsin. Şimdi o takım yok ortada. Galatasaray'da da o takım yok. Milli takımda da o takım yok. 'Hiddink, Oğuz Çetin karması' diye bir takım sahaya çıkıyor. Emre'nin ifade ettiği de bu... "Biz kampta arkadaş gibi görünüyoruz ama..." lafı çok anlamlı bir laf.
* * *
GURUR DUYDUM
Mesut ile iftihar ediyorum. İzlerken büyük bir sevinç duydum. Onu ıslıklayanların acaba kaçı Türk vatandaşıydı!
_Real Madrid'e gittiğinde "Gururumuz" diye nitelendirilen Mesut Özil, bize karşı Almanya forması giyince hedef tahtası haline geldi. Türkiye'ye karşı oynaması ilgili ne düşünüyorsunuz? Gol attığında ne hissettiniz?
Mesut oynadığı futbolla da benim gururum. O geceyi Türkiye adına gurur gecesi yapan tek kişi Mesut. İyi ki Mesut sahada vardı. Ben bir Türk olarak büyük bir gurur duydum, büyük bir sevinç duydum, büyük bir mutluluk duydum. Bu onu ıslıklayanları tenkit ettiğim anlamına da gelmesin. O bir toplum psikolojisi; o psikolojiyle böyle şeyler olur. Türkiye-İspanya maçında bize 'gol attı' diye Güiza'yı ıslıkladı Fener seyircisi. 'Vay efendim, sen benim kulübümün maaşını alıyorsun, bana niye gol atıyorsun!' Ama o ıslıklayanların kaçı Türk vatandaşı acaba!.. Kendi tercihlerini nasıl yapmışlar!..
LEFTER, YUNANİSTAN'A ATTI
NTV maçtan çıkanları gösterdi, yüzlerinde 'Şöyle çıkalım da Bağdat Caddesi'ni darmadağın edelim' havası mı vardı? Yoksa gülen, neşeli, 'Evimize gidelim, artık' diye düşünen bir aile kalabalığı mı vardı? Orada iki tane amigo ıslıklayalım, oyunu bozmayı düşündüler, o amigolara da o toplum uydu. Prof. Dr. Gazi Yaşargil, Türk vatandaşlığından ihraç edildi, askere gitmediği için... Bütün Türkiye'nin gururu... Dünyanın en iyi beyin cerrahı olarak... Dr. Mehmet Öz... Amerika'da, Amerikan vatandaşı, çoluk çocuğu da... Ama özü bizden... O bize yetiyor, gurur duymamız için... Mesut Özil'i yuhalıyorsam ben, Lefter Küçükandonyadis ile gurur duymamam lazım. Lefter benim hayatımın en büyük gururlarından bir tanesi... Atina'daki o muhteşem Türk Milli Takımı'nın kaptanı... Ve galibiyet golünü atan adamı... Yanlış bir olaydı. Ama tekrar söylüyorum; sorumlusu amigolardır. Real Madrid'deki Mesut ile de iftihar ediyorum, Dünya Kupası Finalleri'ndeki Mesut ile de iftihar ediyorum, Türkiye'yi yenen Almanya'nın en iyi futbolcusu olan Mesut ile de iftihar ediyorum. Ha üzülüyorum, bunu her zaman da söylüyorum; Mesut'un bugün Almanya Milli Takımı forması giymesinin sorumlusu Fatih Terim. Mesut'un düşüncesi ne olursa olsun, Fatih Terim bu çocuğu karşısına alıp, 20 saat konuşsaydı ikna ederdi. Fatih'in böyle bir ikna gücü var ben tanıyorum Fatih'i... Ama Fatih Terim, Mesut'u istemiyor. Fatih Terim, Mesutları istemiyor. Almanya'daki, Fransa'daki, Hollanda'daki, İsviçre'deki, Lüksemburg'taki, İsveç'teki, Mesutları istemiyor. Fatih Terim 'İkinci, üçüncü kuşaklar da bir kimlik sorunu var. Onlar ne Türk ne İsveçli, ne Türk ne Alman, ne Türk ne Fransız; bu sorunlarını milli takım kampına taşıyorlar. Ben kampımda sorun istemiyorum" dediği için Mesut'a uzak durdu. Mesut Özil de biliyor ki Türkiye'yi tercih ettiği zaman, Türkiye'nin de onu tercih etmesi lazım. Yıldıray'ın, Halil Altıntop'un durumuna düşmesin, Nuri Şahin'in durumuna düşmesin.
TERİM İKNA EDEBİLİRDİ
Açıkça soruyor; 'Beni oynatacak mısın hocam?' Fatih Terim'ın cevabını manşetlerde okuyorum: "Milli forma için pazarlık olmaz." Medya üzerinden konuşuyor Mesut'la... Mesut bunu sorduğu zaman, "Gel kardeşim Türkiye'ye..." diye çağır ve yarım saat konuş. O toplantıdan Mesut, Türk milli forması ile çıkardı. Kimsenin şüphesi olmasın... Türk forması ile çıksaydı bugün Real'deoynar mıydı, oynamaz mıydı; bilmem. Ama buna rağmen ben Fatih Terim'in ikna gücünü biliyorum. Mesut'u ikna edebilirdi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.