Kararan vicdanlar!
Derbilerin peşinden gelen heyecan, sezonun anayasasında "bu hikaye bitmez" bölümünde yer alır. İki önemli maça çıktı Fenerbahçe. İkisinde de rakiplerinin dört puan gerisindeydi. İkisini de kazandı. Dedi ki; "Eğer bir son olacaksa, buna kararı bensiz veremezsiniz"
Ezeli rakipleri yenmek önemli. Sinerji yaratır, moral getirir, tahammül sağlar. Yaralarınızı sararsınız, güven tazelersiniz ve baskıyı rakiplerinizin kucağına bırakırsınız.
Galatasaray, Kasımpaşa maçında müthiş bir geri dönüş yaparak nefes aldı. Derbi yenilgisi, ardından Başakşehir duvarı geldi. Bu maçı yitirseydi, ligi de bitirecekti. "Şimdilik" diyorum, ayakta. Kalan maçlar soru işareti. Çünkü ligin bitimine dokuz hafta kalmış, hala "ders çıkartacağız" diyorlar. Bu görüş aslında "ne yapacağımızı bilmiyoruz" anlamındadır.
Beşiktaş'ın durumu daha vahim. Özeleştiri kültürünü yitirmişler öncelikle.
Her yenilgi sonrasında hem kulüp olarak hem de medya olarak bir "bahane" yaratıyorlar. Seyircisinin protesto ettiği Emenike'nin ruh halinden kırmızı kart çıkarmaya çalışacak kadar vicdanlarını da bulandırmışlar.
Hele, oyuncu formasını çıkartmış, hocasından "medet" ararken görecektiniz Bilic ve kulübesini. "Kart" işareti yaparak hakeme bağırıyorlardı.
Orada, zamanında kendilerinin de şahit olduğu bir travma, bir dram var. "Bundan ne kazanırız" hırsının peşine düşüyorlar, ondan sonra "Beşiktaş duruşu"ndan bahsederler.
O duruş, sizin vicdanlarınıza layık değil.
***
Emenike yarasının dikiş tutmayacağını çok önceden yazdım. Oyuncu şımarık ve kendisini takımdan başka yerde görüyor. Seyirci tepki koydu.
O bunu anlamadı. Ama gol kaçırdı diye oyuncu ıslıklamak, kendi oyuncunu topla buluştuğunda protesto etmek "gerçek taraftar" refleksi değildir.
Kimse "sabrımız kalmadı" demesin.
Orada bulunanlar "müşteri" gibi hareket etmişlerdir. Koşmayan, mücadele etmeyen, kaçan oyuncunu protesto et, ama kötü oynuyor diye böyle bir tepki konamaz. Taraftar takımın yanına geçeceğine, karşısında durmuştur.
Peki sonuç? Ayak ayak üstüne attı diye Alex'i gönderen Aziz Yıldırım, taraftarına yapılan bu hareketler karşısında ne karar verecek?
Şu ana kadar sesi çıkmadı.
***
Ve Emre Belözoğlu... Yine Bilic ile kapıştı. Olayın başlangıcı ve sonunu dikkatle takip ettiğinizde, Alves ile Bilic'in yardımcısı arasında bir didişme var. Hırvat hoca Alves'e el hareketi yapınca Emre olaya dahil oluyor.
Küfürleri kabul etmem mümkün değil. Ama bir takım kaptanı, kendi stadında takım arkadaşına "gider" yaptırmıyorsa, ben bunu eleştirmem.
Emre doğru tavır koymuş ve ne yazık ki yine yanlış kelimeler seçmiştir.
Aynı Bilic'in ona karşı ifadelerindeki "yanlış" kelimeler gibi.
***
Kuyt'ın sakatlığı sırasında Emre'nin, İsmail Kartal ile duruma birlikte akıl koyması, her şey bir tarafa İsmail Hoca'nın bunu çekinmeden yapması da çok önemli. Bu akıl dayanışması, tecrübeli oyuncuların karar zincirinde yer alması doğru gelişmelerdir.
Sahayı yaşayan onlar.
Teknik adamda da güven oluşturmuşlarsa, yönetime katılmaları çok iyi. Buradaki ince çizgi son kararın İsmail Kartal'a ait olduğunun, özellikle diğer oyuncular tarafından bilinmesidir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.