* Üç takımın hocası da akıl almaz hatalar yaptı ama en fecisi Rijkaard'dı. Çünkü en iyi kadro ondaydı. Denizli güvenini, cesaretini kaybetmiş * Leverkusen'deki olağanüstü Daum, kokain davası ile bitmiş. Sadece vaziyeti idare ediyor. Ancak ikinci yarıda işi zor. Biraz silkinen arayı açıp gider * Bir Anadolu takımını çalıştırsalar bu gidişle küme düşürürler. Hazır takımı babam da yönetir. Önemli olan takımının altına imza atabilmek
_Ligde ilk yarıyı geride bıraktık. Üç büyük takımın teknik adamlarıyla ilgili bir genel değerlendirme almak istiyorum öncelikle. 'Rijkaard, Denizli ve Daum arasında hangisi iyiydi?' diye sormayacağım. Üçü de ciddi eleştiri aldı.
'Hangisi daha az hata yaptı?' diye sormak daha doğru herhalde!.. Puan cetveline bakarsan en az hata yapan Daum. Bunun için Fenerbahçe zirvede. Üç büyük kulüp adeta 'Devreyi lider bitirmek istemiyorum' çırpınması içindeydi. Üçünün de hocaları akıl almaz hatalar yaptı. En fecisi Rijkaard'dı. Çünkü en iyi kadro, en iyi ekip Rijkaard'ın elindeydi. İlk yarıyı Galatasaray'ın fark atmış olarak bitirmesi gerekirdi, bu kadroyla. Ama beceremedi. Kağıt üzerinde en zayıf kadro Beşiktaş'taydı. Ancak tıpkı geçen sene olduğu gibi Fenerbahçe ile Galatasaray, Beşiktaş'a liderliği armağan etmek için ellerinden geleni yaptıkları halde Mustafa Denizli, geçen yılki başarısını gösteremedi. Bu konudaki eleştirilerimi daha evvel söyledim. Mustafa Denizli eski Mustafa Denizli değil. Kendine olan güvenini, cesaretini kaybetmiş. Eyyamcı düşünen, sahaya 'yeneyim' diye değil 'yenilmeyeyim' esaslı ve de medyayı tatmin edecek takım çıkarma hüviyetine bürünmüş. Böyle olmasaydı Beşiktaş çok daha iyi bir sonuçla ilk yarıyı kapayabilir, lider olabilirdi. Daum kelimenin tam manasıyla idare etti. O da kokain davasıyla bitmiş. Leverkusen'deki olağanüstü Daum, o performansıyla Alman Milli Takımı'nın hocalığına getirilen ama kokain yüzünden kaybeden, Leverkusen'den de kovulan Daum, kafamızdaki Daum'u bitirmiş. Vaziyeti idare ediyor. Böyle bir Beşiktaş, böyle bir Galatasaray, böyle bir Trabzon, böyle de Anadolu takımları bulunca karşısında durumu idare ederek lider kalabildi. Ancak ikinci yarıda işi zor. İkinci yarıda biraz silkinen arayı açıp gider. Bu Galatasaray da Beşiktaş da Trabzon da Kayseri de Bursa da olabilir.
KREDİ VERİLMEZ, ALINIR _Güvenç Kurtar, "Üç büyük takımın herhangi bir hocası Denizlispor'un ligde kalmasını sağlasın, 15 milyon euro vereceğim" diyerek ilginç bir iddia ortaya attı. Siz ne düşünüyorsunuz? Düşmeye aday bir takımın başında olsalar başarılı olabilirler mi? Bu performanslarıyla ancak düşmeyi hızlandırırlar. Onların performansları bu mudur, özellikle Mustafa Denizli'nin!.. Küçük takımlarda neler yaptığını biliyorum. Gerek Aachen da gerekse Kocaelispor'da çok önemli işler yaptı. Ama bu büyük takım hocalarının akılları fikirleri büyük takımlarda olduğu için küçük takımları yarı yolda bırakıyorlar. Fatih Terim dahil... Milan'ın cazibesine kapılıp, Fiorentina'yı bırakmasaydı, bugün İtalya'nın en önde gelen hocalarından bir tanesiydi. Mustafa Denizli, milli takımdan teklif alır almaz tepetaklak bırakmasaydı Kocaelispor'u bugün böyle bir soru soramazdın.
_Diğer hocalar arasında öne çıkan bir isim var mıydı? Yılmaz Vural, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas bu sezon beğenilen hocalar arasındaydı. Bunların hepsi aslında iyi hocalar. İyi hoca olduklarına güvenilerek büyük takımlarda görev alanlar var. Şenol Güneş gibi, Ertuğrul Sağlam gibi... Ama orada kalamadılar. Neden kalamadılar? Çünkü büyük takımda başarılı olmak zorundasın ve Türkiye'de başarı 'Şampiyonluk' demek. İkinciliği başarısızlık olarak kabul eden bir ülkeyiz biz. Bir de ismini çok sağlam temellere oturtmuyorsan yıpranman kolay. Şimdi Rijkaard'ın adını kaldır, Galatasaray'ın bu sene ki performansına bakarsan daha kasım olmadan gitmişti. Şimdi isimler belli bir kredi sağlıyor onlara. Biz burada Rijkaard'ı açık seçik eleştirirken Türk medyasında 'Sen kim oluyorsun da Rijkaard'ı eleştiriyorsun' türünden yazılar çıktı hatırlarsan. Adamın öyle bir tanrısal ismi var ki eleştirilmez! Şu an 'Milli takım hocası kim olsun!' diye tartışılıyor. Bu saydığın isimler içindekilerin hepsi milli takım hocası olabilir ama fazla kalamazlar. İsmi Fatih Terim olmadığı sürece kredisi yok. Türkiye'nin bilmediği bu... 'İlla yerli hoca isteriz.' Yılmaz Vural da milli takım hocalığı yapabilir. Ertuğrul Sağlam da Tolunay Kafkas da yapabilir ama üç günde giderler. Çünkü Fatih Terim kredisi, bir Rijkaard kredisi, bir Mustafa Denizli kredisi yok. Kredi verilmez alınır. Başarılarınla öyle bir yer sağlayacaksın ki kendine, insanlar sana o krediyi verecekler. Olmazsa olmaz.
FERİKÖY'Ü CANLANDIRDI Kayserispor'daki başarıyla Beşiktaş'a gelmek yetmiyor. Kayseri'yi şampiyon yapacaksın, sonra tesadüf olmadığını göstermek için bir daha şampiyon yapacaksın. Gideceksin bir başka Anadolu takımını alacaksın, belli bir yere getireceksin. Yılmaz Vural eğitimli, iyi hoca. Ama Yılmaz Vural'ın iki sene üst üste aynı takımda kaldığını hatırlıyor musun sen!.. O zaman ben nasıl karar vereceğim Yılmaz Vural'la ilgili? Yılmaz Vural'a nasıl kredi vereceğim? 'Bu adam milli takımın başına gelmiş, bakalım, sabredelim' nasıl diyeceğim? Diyemeyeceğim... Bosna Hersek'e elenir elenmez; 'Hadi bakalım, çek arabanı' denilecek. Bu havada devam etse de başarılı olmasına imkan var mı; kimse kendisine güvenmezken!.. Mesele bu... Ben gazeteciliğe başladığım zaman Türkiye'nin bir numaralı hocası Gündüz Kılıç'tı. Galatasaray'daki bir takım yönetim tezgahları içinde Gündüz'ü kovdular. Ne yaptı Gündüz!.. Feriköy gibi adı sanı olmayan bir takıma gitti ve Feriköy seyircisi olan bir kulüp haline geldi. Baba Gündüz de kendisini kulüpten kovanlara cevabını Feriköy'de verdi ve omuzlarda geri getirdiler Galatasaray'a...