Baba, "Bak oğul" diyor çocuğuna. "Hangi takımı tutarsan tut, ama sevginin önünde eğil." Futbol taraftarı olmanın yükümlülüklerini sıralıyor, ligin devre arasında. "Futbol sadece kazanmak değil!"
***
Baba, eski zamanların içinde bir gezgin. Oğul, şimdiki zamanın küfürbazı. Babanın duvarlarında kardeşliğin tabloları asılı. Oğul, küfür korolarının içinde orkestra şefi. Baba, gücünü insanların cümlesini sevmekten almış. Oğul, öcünü alamamış daha.
***
Gönül verdiği takımın renkleri geçiyor oğulun gözlerinden. Vurmaya, kırmaya gönüllü teslim. "Ne yapayım baba" diyor, "Ölümüne seviyorum." Baba, hangi aşk anlamlıdır biliyor. Tribünlerde cehennem icat eden yeni düzen yolculuğunu da. İntikam duygularının önünü kesmek istiyor baba. "Dilini güzel sözcükler için kullan oğul" diyor. Oğlunu canı gibi seviyor. Baba, sevgisiz başkanları diziyor sıra sıra. Adına "büyüklük" denilen bir oyunda, taş üstüne taş koymayanlara bakıyor... Oğul, bir duvara bakar gibi bakıyor babaya. Üstelik vahşi kelimeler dökülüyor ağzından. Bitirimliğe yaslanıyor oğul. Babanın gözlerinde şehir ıslanıyor.
***
Baba ve oğul iki ayrı zaman. Babanın köstekli saati var, oğulun su geçirmez saati. Baba, sadık kaldığı güzellikleri sıralıyor. "Biz de sevdik" diyor, "Ama sizin gibi değil." Oğul, cinayetleri üstleniyor. "Cümlesini yakarım!" Gelecek ağlatıyor babayı. Geçmiş umurunda değil oğulun.
***
Aynı hayatın iki canı. Babanınki, balona nefes üflemek gibi. Oğulunki, balona iğneyi batırmak. Baba denizden karadan sarılmış. Oğul babaya darılmış.
***
Bu meseleden çıkan sonuç. Baba ile oğulu birbirinden uzaklaştıran futbol... Karşı saflardaki insanları birbirine nasıl düşman etmez!