Yine bir derbi. Yine olaylar... Oysa basketbol anlamında çok güzel şeyler yaşanmıştı Abdi İpekçi'de. Euroleague tadında mücadele gücü, yapılan sert savunmalar, skor tabelasında yaşanan gel-git değişmeler, salondaki ve ekranların başındaki binlerce sporseveri "İşte özlediğimiz basketbol bu" diyecek kadar heyecanlandırmıştı. Her iki takımın da gösterdiği gayrete ve kazanma arzusuna hayran kaldım. Ancak hiçbir zaman tasvip etmediğimiz düzeyde yaşanan rezillikler yine spora gölge düşürdü. Spor kültürümüzün olmadığına önceki gün yine şahit olduk. Biz ne zaman 'adam gibi' futbol, basketbol, voleybol ya da diğer spor branşlarını gönül rahatlığıyla izleyeceğiz? Rekabet elbette olmalı ama bize bu sporu seven oyunculara saldırmak da neyin nesi?
Ateş düştüğü yeri yakar Fenerbahçe kendince haklı. Oyuncularına ve takımın bench'ine bir tecavüz söz konusu. Tam tersi bir durum gerçekleşse söz sırası Galatasaray'da olurdu. İki takımın yöneticileri kendi canları yandığı zaman konuşuyor ya da ortamı daha da gerecek açıklamalarda bulunuyor. Yani ateş düştüğü yeri yakıyor. Galatasaray Cafe Crown, hakkı olan bir galibiyete ulaştı. Mücadele ettiler ve kazandılar. Fenerbahçe Ülker de her şeyini ortaya koydu. Keşke maç sonunda iki takım oyuncuları, yöneticileri ve teknik ekibi birbirlerini tebrik edip, dostça İpekçi'den ayrılabilseydi. Ama olmadı... Bundan sonra daha büyük olaylar yaşanmaması için iki büyük kulübün başkanları bir an önce araya gelmeli ve bu yarayı acilen tedavi etmeli. Aksi halde durum çok vahim.