Bugünden daha yoksuldu insanlar. Bir radyoları vardı, canlı yayınlarda parazit yapardı, ama pozisyonların tanımı netti. Gazeteci mertti, hak ederek gelirdi bir yere, servis edilerek değil. Gazetelere güven duyardı insanlar, notere duyulan güven kadar. Namık Sevik gazeteciliği hakimdi ortama, yalanın zerresi yok, kimse gazetelerin üzerinde tepinmiyor. Namus ve haysiyet dağlar kadar.
***
Bugünden daha yoksuldu insanlar. Çoğu kravat takardı, başındaki şapkayla giderdi maça. Sövmek ve insan dövmek hiçbirinin kitabında yazmazdı. Mum ışığında Nazım Hikmet okurlardı, Dostoyevski, Aziz Nesin. "Baba ocağından çıkan" şarkıları vardı insanların. Futbol uğruna, kimse zıvanadan çıkmazdı.
***
Bugünden daha yoksuldu insanlar. Babalar çocuklarına yürek zenginliğini öğretirdi, küfretmeyi değil. Çocuklar gazetelerin spor sayfalarına bayılırdı. Spor yazarları da çocukları hesaba katardı kurdukları cümlelerde. Kalbi kasıklarında atan kadınların, sadece güzel olduğu için el üstünde tutulması ne büyük utançtı. Annelerin mutfak pencereleri cennete açıktı, şarkıları cennetten duyulurdu Çocuklar, badanasız duvarlara en fazla 'kova' diye yazardı, rakip takımlar için. Mahallenin kaidesine uyulurdu.
***
Bugünden daha yoksuldu insanlar. Mutlu fırınlarda pişerdi ekmekler. Komşuda pişen komşuya da düşerdi. Kuyruğa girilirdi Doktor Jivago filmi için... 12 yaşından küçüklerin giremediği filmleri, babalar çocuklarına anlatırdı. Yiğitlik kokan her sahne, çocuklar için masaldı Gözünü kırpmadan gençliğini yakardı ülkenin delikanlıları. Haksızlığa karşı susan tanık olmaktansa. Haktan yana konuşan sanık olmak kutsaldı.
***
Bugünden daha yoksuldu insanlar. Bir çiçek nasıl tutulursa, en narin yerinden. Futbolcular da öyle tutardı, çocukların ellerinden. Diline küfrü yakıştırmazdı hiçbir futbolcu. Ne politika, ne sahte yorumlar. Gol atanların bile zarif bir sevinci olurdu. Güneşin altında oynanan oyundu futbol, cinayet faslı değil. Farklı yenilgilerin bile acısı geçici olurdu.
***
Her gazetenin onurlu spor servisleri vardı. Her filmde ölümsüz aşk. Şimdi, insanları bir yandan kışkırtan, öte yandan uyuşturan bir film oynatılıyor. Kendilerine tanrı pozu veren şeytanlar, rolleri de dağıtıyor emzirdikleri yavrularına. Hizmette ve itaatte kusur yok. Birbirine metreslik eden erkekler ekranında, görüyor ve biliyoruz ki, onlar her role müsaattir.
***
Ama ne olursa olsun, sporun künyesine yazılan isimler unutulmuyor. Eğer spor medyasının, bugün hâlâ teslim olmayan bir ruhu varsa... Namık Sevik'e aittir.