Trabzonspor'a gönül verenler bir türlü üst üste iki maçı rahat izleyemedi. Kayserispor galibiyetiyle gelen mutluluk, bakalım önümüzdeki günlerde devam edecek mi? Şahsen etmemesi için bir neden göremiyorum. Hugo Broos'un inadı kırılmış olmalı. Belçikalı, Trabzon'un şimdiye kadar çalıştırdığı takımlardan değişik bir yer olduğunu da anlamıştır. Bordo-mavililer şimdilik doğruyu yaparak Broos ile yolları erken ayırmadı. Öyle ya her kötü gidişte bir teknik adam değiştirilecekse, Trabzonspor'u çalıştıracak antrenör bulamazsınız. Tabii böylesine büyük bir takımı kapmak için kariyer ve yeteneklerine bakmadan balıklama atlayacaklar hariç. Bu haftanın 'bay' geçilecek olması büyük bir şans Trabzonspor için. Ama daha önceki arada olduğu gibi hazırlanma sürecini kötü kullanmamak koşuluyla tabii. Bordo-mavili takım için yapılacaklar atla deve değil. Malumun tekrarı olacak. Bu eldeki kadro da bugünkü yerin çok üstünde yer alması gereken bir takım.
Yuh değil alkış gerekir İsterseniz kızın... Yazmadan rahat duramam. Daha önceki maçlarda Tayfun Cora'yı yuhalayanlar, Kayserispor maçında onu başarılı oyunundan dolayı ayakta alkışladı. Kötü de olsa, takımındaki bir futbolcuyu yuhalamak her şeyden önce Karadenizli'liğe yakışmaz. Yine son maçın ilk bölümünde hata yapan oyuncular ıslıklandı. Galibiyetten sonra ise "Trabzonspor buraya" temposu ile takımı tribünlere çağırdılar. Aferin futbolculara. Tribünlere gitmeyerek en doğruyu yaptılar. Ne yapacağını bilmeyenlere verilen en güzel cevap böyle olur. Yok öyle yağma. Hem desteklemek zorunda olduğun, gönül verdiğin takımını yuhalayacaksın hem de "Trabzonspor buraya" diye bağıracaksın. Taraftarın 'taraftar' olması gerek. Tarife gerek yok. Her zaman ve her koşulda destek verilmeli. Neyse, bu yaşananlar arif olana iyi bir ders olur. Taraftarın görevi 'yuh' değil alkıştır...