Geçen haftanın devamında beklentilerin 3 puan üzerine odaklandığı Antalyaspor karşısında, Trabzonspor en fazla başkanını sevindirdi. Şener'in gol sevinçleri, içinde bulunduğu ruh halinin özetidir. İç sahada Tayfun'a gösterilen tepkilere kulak tıkayan Belçikalı'nın, kazanan takımı bozmaması, genç yetenek Hasan Ahmet Sarı'nın 18 kişilik maç kadrosunda kendine yer bulması bizleri ayrı sevindirirken, yabancılardan sadece üçünün sahada olması ise üzdü. Anlatırlar, 'Sana bir iyi bir de kötü haberim' var diye. Karşıdaki 'Önce kötü haberden başla' der. Biz de önce dikenden, sonrasında gülden bahsedeceğiz. Son iki karşılaşmada, özgüvenle birlikte kazanılan 6 puan sevindirici. Oynanılan futbol ise ilerisi için iyi düşünmemizi engelliyor. Kişisel becerilerle alınan galibiyetlerin nereye kadar gideceği hepimiz için merak konusu. Özellikle iç saha maçlarında kapanan savunmalara karşı yapılması gerekenler nerede? Son maçta 9 şut girişiminde bulunulmuş, rakibin sayısı da aynı. Ceza sahasına 5 orta yapılmış, Antalya'nın 2...
Gabriç sevindiriyor Köşe atışı sayısı ve topla oynama oranlarında rakip üstün. Hem de rakip savunmanın çakılı oynayıp, orta sahasının defansının içine gömülmesine rağmen. Biraz direnç gösteren, oyunu sıkıştıran rakipler, bordo-mavili oyun sistemini (!) altüst edebiliyorlar. Sylva ile başlayıp, Selçuk'la olgunlaşan ve Umut'un bitiriciliği ile sonlanan gol, hızlı oynayarak üç pasla sonuç alınabileceğinin göstergesi oldu. Gabriç'in Alanzinho olmayacağı farklı bir sevincimiz. Solak Hırvat'ın son iki maçtır yükselen performansına, takımın ikinci kaptanlığı yerine Bodrum sahillerinde tekne kaptanlığı (!) yapıp, turizm sezonunun bitmesini bekleyen Yattara'nın katılımı düşüncemiz bizleri umutlandırıyor. Tabii ki tekne kaptanına ne kadar güvenebilirsek. Umut için ayrı bir paragraf açalım. Yeteneklerini tartışırız. Fakat 10 numaranın saha içinde gösterdiği mücadele, alkışı fazlasıyla hak ediyor. Bu görev de tribündeki bordomavili taraftarlara düşüyor...