Hınca hınç tribünler önünde oynamak, hem de sezon başından beri iyi oynamak aynen topluma mal olmuşlar gibi futbolculara da büyük keyif verir. Ali Sami Yen'i dolduran müthiş taraftar da takımlarının hem galibiyet, hem de iyi oyun beklentisi içindeydi. Ayrıca sevgili Alpaslan'ın sene-i devriyesi de tribünlere hüzünlü ama vefalı bir görünüm eklemişti. Ümit, Mehmet, Youla ile başlayan Es-Es ise Galatasaray'ın kendi sahasından rahat top çıkarmasını öncelikle ileride basarak engelleme çabasındaydı. Bunda da uzun süre başarılı oldu. Arda yönetiminde üçüncü bölgede final pasları ilk yarıda pek başarılı olamayınca gol ancak tartışmalı bir pozisyon sonrası geldi. Yardımcı hakem iki kez çıktı-çıkmadı pozisyonunu oynattı ve sonunda gelen gol eminim otuz kere ileri geri oynatılacak yine de sonuca varılamayacaktır. Ama Keita'nın takipçiliği ve sürati de tartışılamayacaktır.
Futbola ihanettir! Gerek Galatasaray golü, gerek Es-Es golü birbirinin karbon kopyası olan defans hataları ve futbolun cilvesi gollerdi. Beraberlik sayısından sonra savunmaya gömülen Eskişehir bir puan olsun bizim olsun düşüncesini başarıyla uyguladı. Galatasaray'da en büyük hata (eğer kim karar verdiyse gözlerinden öperim) Volkan Yaman'ın zorla ve ite kaka aşağılanarak yollanmasıydı. Sen elindeki sol beklerden yararlanama ve elindeki mevcut taş gibi oyuncunu gönder, yerine aldığın Caner kenarda otursun, sonra da ümit veren genç sağ bekini sol bek oynat. Bu karar futbola ihanettir. Eskişehir bütün akınlarını kendi sağ tarafı yani Galatasaray'ın sol bekinin üzerine yığarken dersini kadroyu gördükten sonra iyi çalışmış olmasına borçluydu. Sihir bozuldu, yapılan fahiş hatalar zamlı bir gün kendinize faturalanır, Galatasaray bunu erken yaşıyor, inşallah dersler alınmıştır.