Ligin en çok gol atan takımı ile en az gol yiyen takımının kapışması derbiye öncelikle farklı bir heyecan katacak. Dün yazımda belirttim, bugün de yineliyorum. 'Derbide favoriler kazanamaz' sözünü G.Saray bu yıl sadece bugün değil ardından gelecek diğer derbilerde de geçersiz hale getirecek. Bundan kuşkum yok. 2000 yılından bu yana ilk kez bu kadar iddialı bir kadro kuran ve lige süper giriş yapan bir takımın ilk derbisinde kendi havasını, prestijini yerle bir edeceğini sanmıyorum. Çünkü takım ne yaptığını bilen, Avrupa'da bile parmakla gösterilen ciddi profesyonel teknik ekibe emanet.
Rakip ayrımı yapmaz G.Saray'da artık oynayanlar ve oynamayanlar arasında dağlar yok. Herkes birlik olmuş, sarı-kırmızılı takımın başarısı için kenetlenmişler. Süper Lig'de 4'te 4 yapan takımın başarısının ardındaki gerçek budur. Savaşan ve her savaştan da galip ayrılan bir takım bir yerden sonra rakip ayrımı yapmaz. Ama G.Saray yine de bir yol ayrımında. Şu unutulmamalı futbolda basit hata yapan kaybetmeye mahkumdur. Kadroda mutlaka çeşitli nedenlerden dolayı eksikler olacaktır. Ama sonuçta sahaya çıkan teknik adamın güvendiği 11 kişidir.
İbre G.Saray'dan yana Teknik direktör Frank Rijkaard da evinde, yuvasında maça güvendiği ilk 11 ile çıkacaktır. Aslında evinde oynaması, taraftar gücünü arkasına alması, ardından rakibine göre yıldız futbolcuların sayısının fazla olması gibi önemli etkenler G.Saray'dan yana. Bu kadar avantaj varken bir takım olarak başarısızlığı tercih etmek bugünkü G.Saray'a yakışmaz yakışmayacaktır. Kimse yanlış anlamasın Beşiktaş'ı küçümsemiyorum. Türk futbolunun lokomotifi üç takımdan biri. Yeni transferleri ve umutları var ama yaraları ve defoları daha çok. Lige de iyi bir başlangıç yapamadılar. Henüz takım olamamaları bugün için en büyük dezavantajları. Tabii yararlanırlarsa bu durum G.Saray içinde önemli bir avantaj.