50 yıllık meslek hayatımda hep kafamda kurup dondurduğum sporun bizde olmayan başarıları yıllar sonra tek tek eriyip yok olmaya başladı. 60'lı yıllarda günlük spor gazetesinde başlayan medya hastalığının ilk günlerinde AP ajansından gelen NBA resimlerine bakar bakar 'Acaba bizim de böyle basketbolcularımız olacak mı?' diye düşünürdüm. Oldu Hidayet gibi, Mehmet Okur gibi iki dev adamımız NBA'da kral gibi oynuyorlar. 50 yıldır seyrettiğim olimpiyatlardaki atletleri seyreder, kendi kendime sorardım. 'Göğsünde ay-yıldız olanlar acaba böyle koşabilecek mi?' Koştular... Dünya ve Avrupa rekorları kırdılar. Halterde rekor üstüne rekorlar kırdılar.
O devirlerde futbol da silindir gibi herkesi ezip geçen Brezilya, 6 defa üst üste Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Real Madrid, yenilmez armada Macarlar beni kıskandırırlardı. Neyse ki bizim de Avrupa kupamız oldu. Galatasaray yüz yıllık tarihimizde bir UEFAbir de Süper Kupa aldı. Teniste Marsel İlhan'ın büyük başarısı tarihe geçti... Geriye ne kaldı yüzmede bir rekor. Birkaç spor daha... Ali Sami Alkış'la yürürken bunları anlattım ona. Güldü ve "Onlar da olursa ne olacak?" dedi. "Öbür dünyada spor var mı, yok mu? Onu araştıracağım" deyiverdim.