Türk ırkında çok belirgin bir şey vardır. O da şudur: İş yapan kişi kendisini idare edeni hem sever, hem de ondan korkarsa, süper çalışır. Bunun en güzel örneği şu günlerde Galatasaray'da yaşanıyor. Geçen yıl Galatasaray'ın başında Skibbe vardı. Futbolcu-hoca ilişkisi asla profesyonelce değil, kahvedeki arkadaşlık gibiydi. Bu sene öyle mi? Asla değil. Futbolcu kafasını kaldırıp kulübeye baktığında karşısında iki tane dev adam görüyor. Biri Rijkaard, diğeri Neeskens. İkisinin de futbolculuğu ve teknik direktörlüğü süper. 5-6 ay evveline kadar dünyanın en büyük takımı Barcelona'yı idare etmişler. Futbolcular bunu bildikleri için de bütün güçlerini sahaya döküyorlar.
Fırtına gibi oyun Gerçekten de öyle. İnsanın 37-38 derecede bırakın top oynamasını, yürümesi bile mümkün değil. Federasyon havanın bu şartlarını bilmesine rağmen maçı 19.30'a almakla adeta insafsızlık yaptı. Doğrusunu isterseniz hava ne olursa olsun iki takım da maça fırtına gibi başladı. İlk 7 dakika içinde top en hızlı oyunla bir orada, bir burada oynanırken Baros, Ayhan'ın pası ile çizgiye indi ve topu altı pasa indirdi, Arda da durdurmadan vurdu ve golü atıverdi. 21. dakikada Mustafa Sarp durumu 2-0 yapınca herkes sıcakla birlikte rahatladı. Bu rahatlık Gaziantep'e yaradı. Julio enfes bir şutla durumu 2-1 yapınca Galatasaray uyandı. Bu arada, Keita'nın herkesi korkutan rahatsızlığı Allah'tan tehlikesiz bir şekilde bitti.
Gaziantep'e dikkat Evet, Gaziantepspor'a dikkat edin. Galatasaray iyi oynadı, gol attı, maçı kazandı ama rakibi Gaziantepspor asla yıkılmadı. Karşılaşmanın ikinci yarısında dakikalar ilerledikçe sıcak baskısını belirgin şekilde göstermeye başladı. Rijkaard, Keita'yı oyundan aldı ve yerine Kewell'ı sahaya sürdü. Baros'un yerine giren Nonda golünü atınca herkes rahatladı. Sabri'nin yaptığı ve gol olan penaltı ile durum 3-2 olunca heyecan arttı. Ancak zaman yetmeyince maç da 3-2 bitti.