Diyarbakır'da ilk yarım saatinde, rakibi seyreden bir takım varsayalım Fenerbahçe'yi. Ama maçın sonuna baktığımızda görüneni açıklayalım. "Bu sezon Fenerbahçe'nin ruhunda tüten bir kavgadır futbol..."
***
Gökhan Gönül, gecenin meşalesini yakan adamdı yine. Mucize bir gol attı. Bu özel adam bu sezon daha bir başka. Ondaki başkalığı anlatacak ne kadar sözcük bulursam bulayım... Yenisine zorluyor beni... "Işığın Fenerbahçe'deki adresi."
***
Diyarbakır'da, zor sahnelerin ustası olarak Kazım'ı tırnak içine alalım. Sinir sistemini yenileyen Lugano'yu, geçen yıllardaki sahnelerin içinde olmadığı için, parantez içine alalım. Ondaki sükunete itibar gösterelim. Emre Belözoğlu'nun, maçtan önceki olayların etkisinde olduğunu varsayalım. Ondaki asabiyete hafifletici neden bulalım. Ama maçın başında hakeme yaptığı kırmızı kartlık el hareketini, suç delili olarak önüne koyalım. Yanına da bir pusula iliştirelim. "Kendini yolcu etmeye de hakkın yok, 3 puanı riske atmaya da..."
***
Fenerbahçe'nin beraberlik golü bir harikaydı. Takım ruhunun dışa vurumu. Hesaplı ve zamanlı pas zenginliğine, pek az şahit olduk. Finalde Roberto Carlos ile Gökhan Gönül'ün kale önündeki karşılaşması da çok önemli. Top Carlos'un çekim alanındaydı ama Gökhan Gönül'ün vuruş alanındaydı. Carlos'un yerinde Nihat Kahveci olduğunu düşünün. Her şartta topa vurmayı seçerdi. Carlos, sağ ayağındaki soru işaretini, Gökhan Gönül'ün sağ ayağındaki ustalığa bıraktı. O harika gol geldi. Maçı döndüren pozisyon buydu.
***
Fenerbahçe'nin son yarım saatte, rakibini felç eden büyüsü, her hafta kendini hissettiriyorsa. Koro hayatlar takımı, yardımlaşmanın bütün kollarını harekete geçiriyorsa. Taraftarın gözü arkada kalmasın. "Fenerbahçe'nin önü açık."
***
Gelelim Diyarbakır'a... Kendilerine bu kadar hoşgörüyle davranılan bir düzende, zorbalığın fiyakasına sığınmanın, bıçak çekmenin, rakip futbolcuları taş yağmuruna tutmanın, ne insanlık kitabında yeri var. Ne futbol sahalarında. Onlar, nefret enkazının altında kaldılar. Diyarbakırsporlu bazı futbolcular da, tribünleri gerginleştirmek için, zaman zaman rol aldılar ki. Onlara da bir çift sözüm var. "Yaktığınız orman sizi de yakar!"
***
Maçın hakemi de bir faciaydı. Suat Arslanboğa... Futbolun ruhuna indirilmiş keskin bir balta. Böylesine korkak ve biçare birinin, futbolun içinde "hakim konumunda" olması, Oğuz Sarvan ve Mahmut Özgener'in, futbolumuza verdiği değerin belgesidir. Galiba asıl facia budur.