Peace Cup'ın Beşiktaş için bir önemi yok. Kazara finale kalsa sahaya çıkaracak 11'i zor bulur, çünkü aynı gün İstanbul'da Süper Kupa finali var. Dolayısıyla siyah-beyazlı takım açısından tipik bir hazırlık maçıydı bu. Bundan önce de birçok kez vurguladığım gibi yeni sezonda göze hoş gelen bir futbol oynamak gibi niyeti yok Beşiktaş'ın. Denizli'nin ana stratejisi tempo ve mücadele üzerine kurulu. Bu nedenle teknik kapasiteleri sınırlı oyuncularını yapabildikleri kadar çabuk oynamaya zorluyor. Teknik zayıf olunca çabuk ve ayağa oynamak da zorlaşıyor elbet. Ağır antrenmanlar nedeniyle doğal olarak temposu da düşüktü Kartal'ın. Denizli'nin sisteminde Fink ve Ernst en önemli iki oyuncu konumunda. Hem savunmaya, hem de hücuma destek vermeleri gerekiyor. Savunma konusunda pek sıkıntı yaşadıkları söylenemez. Çok krıtik anlarda Hızır gibi yetiştiler ama top kullanma becerileri olmayınca hücuma katkı yapamadılar. Forvet arkası oynayan Tello ve sol çizgide kalan Yusuf da tam olarak bu açığı kapatamadılar.. Dolayısıyla bu konuda umutlar yeni alınacak 10.5 numarada!
Ferrari arıza yapmadı Yenilerden Ferrari, ilk yarıda Piguionne'i bir kez kaçırması dışında -ki o pozisyonda da dönüp yetişti ve golü önledi- bir arıza yapmadı. Kademelere zamanında girdi. Sakindi, özgüvenle oynadı, yanına Toraman gelince daha iyi olur. Catania maçında çok beğendiğim İsmail Köybaşı, Lyon karşısında çok heyecanlıydı. İlk yarıdaki tüm ataklar onun kanadından geldi. İkinci yarıda daha iyiydi, Vercoutre'nin çeldiği müthiş şutu onun yeterli özgüvene sahip olduğunun göstergesi. Savunmanın sağındaki Erhan Güven çok gayretli, sık sık da ileri çıkıyor fakat bu çıkışlar dostlar alışverişte görsün misali oluyor. Etkili tek orta yapamadı. Eskilerden Nobre bildiğiniz gibi pozisyonu buldu mu golünü atıyor. Son cümle: Oyun disiplini ve yardımlaşma mükemmel. Bu çok önemli, kalan arızalar zaman içinde bir şekilde giderilir. Özetle Kartal iyi yolda.