Geçen seneye bakalım biraz. Lincoln'e zum yapalım. Bir sonraki adımda da Galatasaray'ın bugünkü hallerine... Teknik adam değişikliği nedeniyle bir türlü saha içi yönetim aczini aşamadı sarı-kırmızılı takım. Ne tartışıyorlar, mevzuyu nasıl kuruyorlar bilmiyorum. Ne kadar ve nasıl yararlı olacağı konusunda birbirlerini nasıl ikna ediyorlar dahası? Gerçekten merak ediyorum. Sorumun nedeni bu sahicilikte; ne için yazdığımı bilmek istiyorum. Durumu ve taşıdığı anlamlar üzere muammada kalmak, dolaşmak istemiyorum yazımın içinde. Biliyorum uzun zamandır Lincoln'ün yararı üzerine çok yazıldı çizildi. Teknik, cambaz gibi, soğukkanlı olduğu zamanlar rakibi çıldırtacak bir adam... Ama yararlı mı peki? Düşünün böyle bir yetenek soru sordurtuyor izleyenlere. İçi rahat değil Galatasaray sevdalılarının. Neden? Ee bir oynayan üç yatan bir yetenek var kadroda. İsteniyor ki Avrupa'da varlığını ortaya koyan bir Galatasaray için "iş" yapsın. O oynarken Galatasaray büyüsün bir kez daha. Ama olmuyor bir türlü.
Suçlu seçtirenlerdir Son Avrupa mesaisini teknik sorumlunun üzerine yürüyerek bitirdi. Sonrası gelişen olayları hepimiz biliyoruz. Avrupa'nın en yetenekli oyuncularından biri Galatasaray'a yaramadı hiç. "Rijkaard varsa onunla çalışmak isterim!" demiş. İstediği teknik adamla çalışıp diğeriyle çalışmama özgürlüğü nereden geliyor peki? Böyle bir futbolcu modeli var mı? Oyun kurucularının ya da orta sahasının kalitesi tartışılmaz bir geleneği var sarı-kırmızılı armadanın. 'Problemli' diye sıkıntılı karşılanan Hagi'nin takıma katkılarını hatırlayın. Her durumu eskiye oranlamakla suçlanıyorum ama bir gelenek yaratmayacaksa kurumlar niye var? Rijkaard tartışmasız iyi bir isim. Peki ama bunun için bu kadar beklenmesi mi gerekiyordu? Yani planlama bu kadar güne ait bir şey mi? Bir asrı geçen tarihi bir kuruma "sigortacılık" tarzı açısından bir şeyler olmalı değil mi? Şöyle düşünelim; bir masa. Yumurta üzerinden yuvarlanıyor ve yere düşüyor. Elinde bezle yere düşen yumurtayı temizliyor biri. Bir diğer anlayışta ise durum şu; yumurta masadan tam düşecekken tutuyor ve olayı tatlıya bağlıyor. Hangisini tercih edeceğiz? Dertten verem olmayı mı, koruyucu hekimliği mi?