1950'li yıllarda genç bir gazeteciyken "Gak-guk" Altan Dinçer, "Tonbul" Mehmet Baturalp, "Şekerim" Sacit Seldüz, "Kara Bela" Erdoğan Karabelen, "Kertenkele" Yaçın Granit, "Deli" Turhan Tezol, "İsteka" Gökçin Sipahioğlu, Şengül Kaptanoğlu ve Güney kardeşler gibi ünlü basketbolcuların Spor ve Sergi Sarayı'nda sportmenlik içinde geçen zevkli maçlarını; Turgut Atakol ve Osman Kermen gibi dürüst hakemlerin yönetimini takip edip gazetelerime aktarmıştım. Bu nedenle bugün de basketbolu izleyen bir seyirci olarak bu konuda görüş bildirme hakkım olduğunu düşünüyorum. Hemen belirteyim bu yıl play-off'un son maçlarındaki çirkin olayları ayıplıyorum. Seyirciyi galeyana getiren nedenleri de Efeslilerin değil daha önceki maçlarda F.Bahçe'nin yenilmesinde önemli rolleri bulunan hakem hatalarının yarattığına inanıyorum.
Efes'in artıları çoktu Nitekim Efes daha önce de Abdi İpekçi'de iki defa galip geldi ama böyle bir olay yaşanmadı. Taraftar hakemlerin çaldığı şampiyonluğun acısını bu işte suçu olmayan rakiplerden çıkarmaya ve hınçlarını onlardan almaya kalktı. Gelelim 6 maçlık büyük mücadelenin Fenerbahçe yönündeki hatalarıyla, Efes'in iyi yönlerine. İki takımın kadrolarını tartıya koyduğumuz zaman Efes'in 5 yabancısının Fenerbahçelilerden çok daha kaliteli ve üstün olduğu yadsınamaz. Boy üstünlüğü ve dolayısıyla ribaunt fazlalığı da Efes'teydi. Çok iyi gardları ve Kaya'sıyla iyi hazırlanmışlardı. Peki F.Bahçe buna rağmen 6 maçtan 4'ünü kazanamaz mıydı? Büyük seyirci desteği ve gençlerden oluşan kadrosunu rakibinden daha iyi mücadele etmesi skorların birbirine çok yakın olmasına yol açtı. Ama maçların kaybedilmesinin en büyük nedeni önceki iki galibiyet dahil F.Bahçeli oyuncuların farklı galibiyeti bile sağlayacak sayıdaki serbest atışlarda potayı bulamamalarıydı. Mrsiç, Ömer'ler, Semih hatta Solomon bile üst üste iki atışı sayıya çeviremedi ve çok top kaybettiler. Tanyeviç'in de sporcularını kıracak şekildeki sert davranışlarını ve kötü yabancı seçimini de unutmayalım.