Farz edelim ki, Beşiktaş şampiyon oldu. Kupayı da kazanmış bir takımın teknik direktörü olarak, Mustafa Denizli'nin tarihe geçmesine kimse engel olamaz. Ama hangi tarihe? Türk futbol tarihinde, öyle çok isim yazıyor ki. Tarih onları bir kaşık suda eritiyor. Talihli olanlar, unutulmuş değerlere inat, öne çıkartılıyor. Oysa, üç büyük takımı şampiyon yapmakla, Anadolu takımında başarı kazanmak arasında, tarihi bir açık vardır. Ama televizyon yorumcusu olarak, garantili şampiyonluk siparişi verilir. Büyük takım olması şartıyla. Yorumcu olarak herkesi eleştirip koltukları kapanlar, kendilerini eleştirenleri, baltaya sap olmamakla suçlar. Sistem, büyükleri şampiyon yapmak üzerine kuruluyken, şampiyonluktan çok daha değerli gerçekler vardır da, tarih onları not bile etmez. "Ortaçağ'dan bu yana benim gibisi yok" diyen birine sormak gerekir. "Futbol üretiminde, ahlaki değerlere sahip çıkmada, tarih hangi kitabın kapağının altındadır?" Yıllar önce Denizli'ye sorduğum soruyu ve aldığım cevabı hiç unutmuyorum. Soru: Milli takıma seçilen futbolcuların hal ve gidişinin pekiyi olması gerekmiyor mu? Cevap: Burası anaokulu değil, ben de ahlak bekçisi değilim! Şampiyonluk bekçisi olanları tarih yazıyor da, ahlak bekçisi olmayanları tarih niye unutsun! Onları da biz yazalım! Kendisinden önceki teknik adamı baltalamak için, yorum yapanları da tarih yazar mı? Ertuğrul Sağlam'ın sırtındaki hançer yarasında, hangi tarihin kirli elleri duruyor? Tarih talihli insanları da yazar! Mustafa Denizli talihlidir. İnanmayan bu sezonu gözden geçirsin. İnanmayan, son Galatasaray maçına baksın. Hiçbir şampiyonluk Mustafa Denizli'nin, bu topraklar üzerindeki en talihli adam olduğu fikrimi değiştiremez. Onun bu sezon attığı tarihi düşeş... Ne kadar talihli olduğunun da belgesidir. Yoksa tarihe geçmek mesele değil. İkiyüzlü politika ve talih, tarihin önüne geçiyorsa... O tarih burada geçmez! Mesele bu kadar basit.